fbpx

Koşa koşa üniversiteye dönmek mi dedi birisi?

Üniversitelerin ne zaman açılacağının net olmadığı bir dönemde hepimiz amfilerimize ne zaman döneceğimizi heyecanla bekler olduk. Yapılan açıklamalara göre pek yakında, kazanması ayrı dert bitirmesi ayrı dert ama yaşaması bir hayli keyifli olan üniversitelerimiz açılacak. Uzun bir süre öncesinde eğitimimizle, öğrenci evlerimize, yurtlarımızla vedalaşıp baba evimize dönmüştük. Artık kavuşma vakti diyoruz! Peki bizi neler bekliyor olabilir? Yok canım o kadar da değildir herhalde” dediğimiz neleri özlemiş olabiliriz? Okurken gözlerimiz dolmasın aman diyelim… Yazımızda “Neleri özledik?” bir göz atalım bakalım. 

  1. Öğrenci evimiz. Orası bir krallık…

Kuşkusuz dersleri; okulda, amfilerde, hocalarımızdan dinlemeyi özlememizin yanında en çok özlediğimiz şeyin başında öğrenci evimiz geliyor. Arkadaşlarla sabahlara kadar yapılan sohbetler, final haftasında sabaha kadar çalışıp “Amann bütte geçerim.” deyip sıcak yatağından çıkmaya üşenip finaline gitmemek, boş buzdolapları, vitaminsiz sabah kahvaltıları, ütüyle yapılan tostlar, kahveyle geçiştirilen kahvaltılar ve gecesinde gömülen tantuni… Kalori hesabı hak getire. Yahu annemizin yemekleri de güzel ama doyduk da yani şimdi… Temizlenmesi zor ve her yerde olan inatçı lekeler, bulaşıkları arkadaşlarına yıkmak, sabahları arkadaşının üzerine atlamasıyla uyanmak, arkadaşlarınla yaşam mücadelenizi vermek için yaptığınız buluşlarla bir Elon Musk hissetmek… Aile evine döndüğünüzde bunlar daha bir değerli oldu değil mi? 

  1. Güvenlik kontrolü!

Uzun bir süre artık güvenlikteki öğrenci kartı sorgulamasından şikayet eder miyiz? Pek sanmıyoruz, onu bile özledik değil mi? Bize sabah verdiği o günaydına bazen isteksiz selam verdik bazen duymazdan bazen de onu görmezden geldik. Şimdi bize bir günaydın dese “Günaydın abicim, günaydın, sen iste yeter ki bir daha göstereyim kartımı.” diyeceğiz. 

  1. İlk ders heyecanı

İlkokula başladığımız o günü hatırlayanlarınız var mıdır ki? Ne heyecandı ne korkuydu ama… Üniversiteye döndüğümüz o ilk gün de içimizde aynı heyecan oluşacak hiç şüphesiz. Hocamız bize bir şeyler anlatsa da dinleyelim diye bekleyeceğiz. Aman hocanızı görünce sarılayım falan demeyin sosyal mesafe unutmayalım. 8.30’larda başlayan ders mi yoksa şafak operasyonu mu tam kestiremediğimiz ders saatlerimize şikayet etmeden kalkacağız gibi duruyor. Sonra yine üşeniriz ama özledik şimdi gidilir o saatte de yahu! 

4.Öğrencilik mesaisi! “Uygun adım marş bekleme yapmayın kapıda kardeşim”

Toplu taşımalarda çürüdün be üniversiteli! Sabahları erkenden bazen yüzünü bile yıkamayı unuttuğun hemen okulun yolunu tuttuğun o gün var ya şimdi koşa koşa gideceksin. “Yok abi yine geç giderim yaa.” deme hiç biliyoruz. Okuluna döndüğün o ilk gün, olabildiğince kalabalık, seni fotosentez yapmaya zorlayan; metrobüsüydü, otobüsüydü, tramvayıydı, metrosuydu, dolmuşuydu derken sanki seni samanyolu galaksisinde bir yolculuğa çıkartmışçasına uzun gelen o yol sana ne kısa gelir şimdi.

  1. Muhabbeti bol kantinciniz

Her sabah kahve sırasında bekleyişler asla bitmeyecek gibiydi değil mi? Peki ya yediğin o kaşarsız kaşarlı tostlar? Güleryüzlü kantincinle artık sabah muhabbetlerini bitiremeyecek ve sana hazırladığı sırf ucuz diye yediğin kaşarsız kaşarlı tostları da afiyetle yiyecek gibi görünüyorsun buradan üniversiteli ben bilmem. 

  1. Ve tabii ki arkadaşlar… Ders sonrası verimsiz kahve sohbetleri

Arkadaşlarla vakit geçirmenin tadı her zaman güzel ama okulda vakit geçirmenin tadı ayrı bir güzel. Derslerden sonra okulda boş masa aramak, tüm mal varlığını masaya koymuş 138. çayını içerken sanki bütün sektörler bizi bekliyormuşçasına “Hangi sektöre atılsam acaba yaaa?” diyebilecek özgüvene sahip olmak, arkadaşlarla saatlerce dedikodu yapmak havalar ısındığında arkadaşlarınla ders sonrası ve öncesi çimlerde oturmak ve ardından günlük mesaiyi tamamlayıp eve dönmek en çok özlediğimiz şey arasında. 

Bu Yazıyı Paylaş
Yorum Yap