fbpx

Koronafoni Nedir? Korunmanın yolları

ÖNCE ZİHİN SAĞLIĞI

Küresel salgınların bireyler ve toplumlar üzerinde strese neden olabileceğini, korku ve kaygının bunalımı tetikleyebileceğini söyleyen Dr. Öğretim Üyesi Burcu Kök Kendirlioğlu, Kovid-19 salgını sırasında görülebilecek ruhsal durumları şöyle sıraladı:

“Kendiniz veya sevdiklerinizin sağlığıyla ilgili korku ve endişe, uykusuzluk ya da aşırı uyuma hali, iştahsızlık ya da aşırı yeme isteği, dikkati toparlamakta ya da konsantre olmakta zorluk, kronik sağlık sorunlarının kötüleşmesi, alkol, sigara ya da diğer ilaçların kullanımının artması…”

Evde izole hayat sürerken dahi günlük rutinin devam ettirilmesini öneren Dr. Kendirlioğlu, evden çalışanların çalışma saatlerini işe gidiyormuş gibi planlayabileceğini söyleyerek, “Sürekli evde kalmak uyku saatlerinin kaymasına neden olabilir. Bunu engellemek için daha önceki yatış ve kalkış saatlerinizi uygulayın. Yemek rutininizi değiştirmeyin. Bu süreci kendinizi geliştirmek ve kendinize yatırım yapmak için bir fırsat olarak görmelisiniz” diye konuştu.

KORONAFOBİYE DUR DEMENİN YOLLARI

“Eğer hafif de olsa hastalık belirtileri varsa veya şüpheli kişilerle temas öyküsü varsa 14 gün kendinize mutlak izolasyon uygulayın” diyen Dr. Kendirlioğlu, bu süreçte herkesin zihinsel dayanıklılığını arttırması gerektiğini söyleyerek, yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:

Kovid-19 ile ilgili konuşmaya ve dinlemeye gereğinden fazla maruz kalmayın. Tekrarlayan biçimde krizi konuşmak endişeye neden olur.

Bedeninize iyi bakın. Sağlıklı, dengeli yemekler yemeye çalışın.

Düzenli egzersiz yapın. Her sabah ev ortamında da basitçe yapabileceğiniz aerobik hareketler güne zinde başlamanızı sağlar. Endişe ve kaygınızı da yatıştırır, moralinizi yerine getirir.

Uyku saatlerinize dikkat edin.

Alkol ve sigaradan kesinlikle uzak durun.

Rahatlamak için bu durumun geçici olduğunu kendinize sık sık hatırlatın. Normal yaşamınıza dönmek, kendinizin ve çevrenizdekilerin moralini yüksek tutmak için sevdiğiniz aktiviteleri birlikte yapmaya çalışın.

Telefon ya da görüntülü konuşmayla arkadaşınız ya da aile üyenizle sık sık iletişime geçin.

Sadece virüs ya da salgınla ilgili konuşmayın. Neler yaptığınızı, gelecekle ilgili olumlu planlarınızı anlatın.

Evin dışına çıktığınızda kalabalık ortamlarda bulunmaktan ve toplu taşım araçlarını kullanmaktan kaçının, sosyal mesafeye dikkat ederek sağlıklı ilişkileri sürdürün. Kişilerle aranızda en az 1 metre mesafe olmalı.

Umut duygusunu koruyun ve olumlu düşünmeyi sürdürün.

Kovid-19 hakkında sadece güvenilir bilgileri paylaşın. Doğru bilgileri paylaşmanız başkalarının korkularını yatıştırmanıza ve onlarla bağ kurmanıza da yardımcı olabilir.

Nefes ve gevşeme egzersizleri yapın. Sosyal mesafeyi koruyarak ve kendiniz ile çevrenizdekileri riske atmadan kısa süreli yürüyüşler yapabilirsiniz. Sürekli evde ve hareketsiz kalmak bir süre sonra isteksizliğe ve o da mutsuzluğa neden olabilir.

GÜÇLÜ BAĞIŞIKLIK İÇİN SAĞLIKLI BESLENİN

Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Diyetisyen Özge Yılmaz da virüsle savaş sırasında bağışıklık sisteminin güçlü olmasının önemine dikkat çekerek, beslenmeyle ilgili şu önerilerde bulundu:

Susamasanız bile gün içinde en az iki litre su içtiğinizden emin olun.

Tam tahılları tüketmeyi ihmal etmeyin.

Yoğurt, kefir, lahana turşusu tüketin.

Haftada en az üç kez kuru baklagillere, en az iki kez Omega-3 bakımından zengin balıklara yer verin.

Badem, yerfıstığı, ay çekirdeği, fındık gibi yağlı tohumlar bağışıklık sistemini destekleyen E vitaminlerine ağırlık verin.

Her gün beş porsiyon taze sebze ve meyve tüketin.

“KORONAVİRÜSLE İLGİLİ YENİ HASTALIK ÇIKTI: KORONAFOBİ

Koronavirüs sonrası toplumda gittikçe yayılan ‘koronafobi’, kişilerin günlük yaşamını ve sosyal hayatını olumsuz etkilemeye başladı. Koronavirüs korkusu ile ilgili Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Şu anda koronavirüsle ilgili yeni bir hastalık çıktı diyebiliriz. Adına koronafobi denebilir. Bunun muhakkak psikolojik ve sosyal sonuçları olacaktır. Aynı zamanda da psikiyatride bir mizofobi diye bir hastalık var. Bu mikrop korkusudur. Mikrop korkusu hastalığı normalde toplumda belirli bir oranda bulunuyordu. Şimdi bunun oranının da artacağını öngörüyoruz. Fobiler insanı sosyal olarak çok kısıtlayan rahatsızlıklar. Normal şartlarda böyle tehdit eden durumlarda sağlıklı kişilerde ‘stres var, panik yok’ diyoruz. Bu kişiler, stresi kontrol edilemeyen bir stres haline getiriyorlar ve panik haline geliyor. Koronavirüs de kontrol edilemeyen bir stres halinde olursa kişide kaçınma davranışları ortaya çıkıyor. Kaçınma davranışları da kişiyi sosyal olarak bireysel davranışlarda kısıtlıyor. Bu hastalık koronavirüs gibi öldürücü olmuyor ama kişide ciddi bir yeti yitimi yapıyor. Kişi ailesiyle ilgili ilişkilerde, sosyal temaslarda, basit bir toplantıda, evden çıkmada sorun yaşayabiliyor. Hatta bu tarz fobisi olan kişiler mesela banyoya bile gidemiyor, evde eline çorap geçirip dolaşıyor” ifadelerini kullandı.

“KONTROL EDEBİLECEĞİMİZ STRESTEN KAÇMAMAK LAZIM”

Tarhan koronavirüsün küreselleşen travma örneği olabileceğini söyleyerek, “Normal şartlarda asgari hijyen kuralları vardır. Böyle durumlarda bu birkaç kademe daha yükseltilebilir. Daha önce rahatlıkla mesela asansöre, kapı koluna dokunan bir kişi böyle kriz durumlarında kapı kollarına dokunmamaya daha özen gösterebilir. Kriz durumlarında toplu taşıma araçlarından kaçınabilir. Böyle kontrol edilebilir stres insanı korur. Kontrol edilemeyen stres, kişide kontrol duygusunu kaybettiriyor. Böyle durumlarda kişi korku, panik, heyecan, tehdit duygusunu yaşıyor. Bir müddet sonra bunu takıntı haline getirir. Daha önce böyle olaylar olduğu zaman lokal kalıyordu. Şimdi medya ve iletişimin etkisiyle bu tarz olaylar, travmayı bile küreselleştiriyor. Koronavirüs de bunun ciddi bir örneği. Onun için biz böyle durumlarda çocuklarla, ergenlerle veya böyle durumlarda dürtü kontrol bozukluğu geliştiren kişilerle stres altında soğukkanlı kalma becerisi çalışıyoruz. Ne olursa olsun burada fobi değil, korku değil; kontrol edebileceğimiz stresten kaçmamak lazım. Kontrol edebildiğimiz durumların üzerine gidelim ama kontrol edilemeyecek durumlar çevremizde yaşanırsa sadece fiziksel destek değil, bazı kişilerde psikolojik destek de gerekebilir” dedi.

Tarhan konuşmasını, “İnsanlar duyduğu yaklaşıma muhakkak sorgulayarak yaklaşsın. Fotomontaj oluyor, ilgi çekmek istiyorlar, fenomen olmak istiyorlar. Gelen bir şeyi doğrulamadan başkasına göndermemek gerekiyor. Bunun başkalarına zarar verme ihtimali var. Biz de şu anda ciddi bir merak ve ilgi var. Evde, işte laf dönüp dolaşıp koronavirüse geliyor. Travmada yeniden yaşantılama, tekrar tekrar konuyu açma vardır, rüyada görmek vardır. Bu derece tepkiler ortaya çıkar. Bunlara sebep oluyorsa kişinin tepkisi patolojik demektir” diye sürdürdü.

Bu Yazıyı Paylaş
Yorum Yap