Mevzuat, Denetim ve Yargı Işığında Enerji, İlaç ve Finans Şirketlerinin Hukuki Değerlendirmesi

Mevzuat, Denetim ve Yargı Işığında Enerji, İlaç ve Finans Şirketlerinin Hukuki Değerlendirmesi

Modern ekonomik sistemlerin temel taşı niteliğinde olan enerji, ilaç ve finans sektörleri; sadece ekonomik büyümeyi değil, aynı zamanda toplumsal refahı, kamu sağlığını ve mali istikrarı doğrudan etkileyen stratejik alanlardır. Bu sektörlerde faaliyet gösteren şirketlerin, ekonomik güçlerinin yanı sıra yoğun düzenlemelere tâbi olmaları, kamu hukuku ve özel hukuk alanında önemli sonuçlar doğurmaktadır.

Enerji şirketleri, doğal kaynakların kullanımına ve dağıtımına ilişkin kamu yararını ilgilendiren faaliyetleri nedeniyle genellikle sıkı idari denetim altındadır. İlaç şirketleri, insan sağlığı üzerindeki doğrudan etkileri dolayısıyla hem ruhsatlandırma hem de ürün sorumluluğu bakımından çok katmanlı bir hukuki düzenlemeye tâbidir. Finans şirketleri ise tüketici işlemleri, kredi sözleşmeleri ve finansal sistemin güvenliği açısından hem özel hukuk hem de düzenleyici hukuk kurallarının kapsamlı uygulandığı yapılardır.

Bu çalışmada sırasıyla enerji, ilaç ve finans sektörlerinde faaliyet gösteren şirketlerin hukuki statüleri, yükümlülükleri ve bu yükümlülüklerin yargı denetimi karşısındaki görünümü ele alınacaktır. Her üç sektörün de ekonomik önemi kadar, taşıdıkları hukuki riskler, denetim mekanizmaları ve mevzuat temelli sorumluluk alanları karşılaştırmalı olarak değerlendirilecektir.

Enerji Şirketlerinin Hukuki Statüsü ve Değerlendirilmesi

Genel Çerçeve

Enerji sektörü, ekonomik faaliyet olmakla birlikte doğrudan kamu yararını ilgilendirmesi nedeniyle yüksek düzeyde kamu hukuku müdahalesine açık bir sektördür. Bu bağlamda enerji şirketlerinin faaliyetleri, yalnızca Türk Ticaret Kanunu çerçevesinde anonim ya da limited şirket olarak kurulmalarıyla sınırlı kalmayıp, çok sayıda sektörel düzenleme ve idari denetime tabidir.

Enerji Piyasalarının Düzenlenmesi ve Kurumsal Yapılanma

Enerji sektöründe faaliyetler, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu (EPK) ve 4628 sayılı mülga Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun çerçevesinde yürütülmektedir. İlgili mevzuata göre Türkiye’de elektrik üretimi, iletimi, dağıtımı, toptan ve perakende satışı gibi piyasa faaliyetleri lisans alınarak yürütülmek zorundadır (EPK m.4 ve m.5). Lisans verme, faaliyetleri denetleme ve düzenleyici işlemleri yapma yetkisi, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK)’ya aittir.

EPDK, idari yönden bağımsız bir kamu otoritesi olup verdiği kararlar idarî işlem niteliği taşır. Bu nedenle Kurum kararlarına karşı idari yargı yoluna başvurma mümkündür. EPDK tarafından verilen bazı lisans iptali ya da idari para cezası işlemleri Danıştay denetimine konu edilmiştir.

Faaliyet Alanlarının Hukuki Niteliği

Elektrik piyasasında faaliyet gösteren şirketlerin yürüttüğü işlevlerin önemli bir bölümü kamu hizmeti niteliği taşır. Danıştay’ın yerleşik içtihatlarına göre, özel hukuk tüzel kişisi olsa dahi kamu hizmeti sunan şirketlerin faaliyetleri kamusal etkiler doğurduğu ölçüde idari yargı denetimi altındadır. Ayrıca bu şirketlerin faaliyetleri, yalnızca Elektrik Piyasası Kanunu ile değil; İmar Kanunu, Çevre Kanunu, Kamulaştırma Kanunu, Orman Kanunu ve Mera Kanunu gibi birçok genel düzenleme ile de ilişkilidir.

Enerji yatırımları çoğu zaman kamulaştırma süreçleri ile yürütülmektedir. 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Ek 1. maddesi uyarınca enerji şirketlerine, kamu yararı kararı alınması kaydıyla kamulaştırma yapma yetkisi tanınmaktadır. Ancak bu kamulaştırmaların hukuki geçerliliği; projenin kamu yararına olup olmadığı, usule uygun tebligat yapılıp yapılmadığı ve bedel tespitinin adil şekilde belirlenip belirlenmediği gibi ölçütlere göre yargı denetimine tabidir.

Çevresel Yükümlülükler

Enerji şirketlerinin özellikle hidroelektrik santral (HES), termik santral ve rüzgâr enerjisi yatırımlarında Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporu alma yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu süreç, 2872 sayılı Çevre Kanunu ve bağlı yönetmelikler çerçevesinde yürütülür. ÇED sürecinin usulüne uygun yürütülmemesi, sıklıkla iptal davalarına konu olmaktadır Mahkemeler, özellikle halkın katılımının sağlanmadığı ya da bilimsel esaslara dayanılmayan ÇED raporlarını iptal etmektedir.

Sözleşme ve Yüklenici İlişkileri

Enerji şirketleri faaliyetlerini çoğu zaman özel hukuk sözleşmeleri yoluyla taşeron firmalarla yürütmektedir. Bu ilişkiler 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu kapsamında hizmet, eser ya da vekâlet sözleşmeleri olarak nitelendirilir. Ancak kamusal alanda faaliyet gösteren şirketlerin yaptığı bu sözleşmelerde, kamu düzeni ile çelişen hükümler geçersiz sayılabilir. Ayrıca şirketlerin yüklenici firmaların faaliyetlerinden doğrudan sorumlu tutulduğu yargı kararları da mevcuttur  

Uyuşmazlık Alanları ve Yargı Yolları

Enerji şirketlerine ilişkin uyuşmazlıklar, hem idari yargı hem de adli yargı önünde görülmektedir:

  • Lisans iptalleri, idari para cezaları → İdari yargı
  • Kamulaştırma bedelinin tespiti → Asliye Hukuk Mahkemesi
  • Yükleniciyle yaşanan sözleşmesel ihtilaflar → Asliye Ticaret Mahkemesi
  • Zarar gören üçüncü kişilerce açılan tazminat davaları → Genel yetkili adli mahkemeler
  1. İlaç Şirketlerinin Hukuki Statüsü ve Değerlendirmesi
  2. Hukuki Dayanak ve Kurumsal Çerçeve

Beşerî tıbbi ürünlerin üretimi, ithalatı, dağıtımı ve satışına ilişkin faaliyetler; başta 1262 sayılı İspençiyari ve Tıbbi Müstahzarlar Kanunu, 6197 sayılı Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanun, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ve 4703 sayılı Ürünlerin Piyasa Gözetimi ve Denetimi Hakkında Kanun olmak üzere çok sayıda özel ve genel düzenleme kapsamında değerlendirilir.

İlaç sektöründe düzenleme ve denetim yetkisi, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK)’ya aittir. Kurum, Sağlık Bakanlığı’na bağlı olarak faaliyet göstermekte olup, tıbbi ürünlerin ruhsatlandırılması, farmakovijilans (ilacın güvenliliğinin izlenmesi), güvenli dağıtımı ve reklam yasağı denetimi gibi görevleri ifa etmektedir. 

Ruhsatlandırma Süreci ve Hukuki Nitelik

İlaç üretmek veya ithal etmek isteyen şirketlerin, Beşeri Tıbbi Ürünler Ruhsatlandırma Yönetmeliği uyarınca, TİTCK’dan ruhsat almaları zorunludur. Yönetmeliğin 5. maddesine göre, ruhsat başvurularında ilacın kalite, güvenlilik ve etkililik verilerinin bilimsel olarak sunulması zorunludur. Kurum tarafından verilen ruhsatlar, idari işlem niteliğindedir ve iptal/ret kararlarına karşı idari yargı yoluna başvurulabilir

Şirketin ruhsatsız ilaç üretmesi veya piyasaya arz etmesi durumunda hem idari para cezası hem de cezai sorumluluk gündeme gelir. Türk Ceza Kanunu m.187-190 kapsamında, insan hayatını tehlikeye sokacak biçimde sahte veya ruhsatsız ilaç üretimi, ağır cezai yaptırımlara bağlanmıştır.

Fikri Mülkiyet Koruması ve Zorunlu Lisans

İlaç şirketleri, özellikle yeni molekül geliştiren firmalar, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu uyarınca patent koruması talep edebilir. Patent, 20 yıl süreyle münhasır hak tanır (m.82). Ancak aynı Kanun’un 129. maddesi uyarınca kamu sağlığı, millî güvenlik veya kamu yararı gerekçesiyle zorunlu lisans kararı verilebilir. Bu durumda ilaç, patent sahibinin rızası aranmaksızın üretilebilir veya ithal edilebilir.

Bu düzenleme, özellikle pandemi, bulaşıcı hastalıklar veya kanser tedavileri gibi acil sağlık durumlarında kamu otoritesinin müdahale yetkisini mümkün kılmaktadır.

Rekabet Hukuku ve Hâkim Durumun Kötüye Kullanılması

İlaç piyasasında faaliyet gösteren bazı çok uluslu şirketlerin fiyatlama, pazara erişimi engelleme ve lisans tıkanıklığı yaratma gibi yöntemlerle rekabeti ihlal ettiği tespit edilmiştir. Rekabet Kurulu, 2009 tarihli kararında bir ilaç şirketinin Türkiye pazarında bir jenerik ilacın piyasaya girişini geciktirerek hâkim durumunu kötüye kullandığı sonucuna varmış ve idari para cezası uygulamıştır 

Bu tür uygulamalar, 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 6. maddesi kapsamında yasaktır. Ayrıca bu tür fiiller, zarar gören rakip firmalar tarafından tazminat davasına da konu edilebilir.

Ürün Sorumluluğu ve Tüketici Koruması

İlaçların sebep olduğu zararlara ilişkin olarak, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiil hükümleri (m.49 vd.) ve eser sözleşmesine dayalı ayıplı ifa hükümleri devreye girebilir. Uygulamada bu tür davalarda sıklıkla bilirkişi incelemesine başvurulmakta ve ilacın piyasaya sunulduğu tarihteki bilimsel bilgi durumu, şirketin aydınlatma yükümlülüğü, prospektüs içeriği gibi unsurlar dikkate alınmaktadır.

Ayrıca ilaçlar aynı zamanda tüketici ürünü sayıldığından, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun da uygulama alanı bulur. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, prospektüste yer almayan yan etkiler nedeniyle ortaya çıkan zararlardan şirketin sorumlu olduğuna hükmetmiştir  

Yargı Yolları ve Uyuşmazlık Türleri

  • Ruhsat iptali ya da ret kararı: İdare mahkemelerinde dava
  • İlacın sebep olduğu bedensel zarar: Tüketici mahkemelerinde tazminat davası
  • Patent ihlali ve zorunlu lisans uyuşmazlığı: Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi
  • Rekabet ihlali: Rekabet Kurumu ve devamında Danıştay denetimi

III. Finans Şirketlerinin Hukuki Statüsü ve Düzenlenmesi

Tanım ve Hukuki Dayanak

Finans şirketleri, temel olarak 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu kapsamında faaliyet gösteren anonim şirketlerdir. Bunlar, doğrudan para piyasalarında işlem yapmamakla birlikte, mal ve hizmet alımlarında tüketicilere ya da ticari işletmelere finansman sağlayarak, finansal aracılık işlevi üstlenirler.

Bu şirketlerin kuruluşu, faaliyet izni, denetimi ve tasfiyesi Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından yürütülür (6361 s. Kanun m.6). Ayrıca 5411 sayılı Bankacılık Kanunu, 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu ve 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun gibi diğer mevzuat da dolaylı şekilde uygulama alanı bulur.

Kuruluş ve Faaliyet İzni

Finansman şirketi kurmak isteyen gerçek ya da tüzel kişilerin, en az 50 milyon TL ödenmiş sermaye ile anonim şirket şeklinde yapılanmaları ve BDDK’dan izin almaları zorunludur (6361 s. Kanun m.5 ve m.6). Kuruluş aşamasında:

  • Ortakların mali yeterliliği,
  • Şirketin faaliyet programı,
  • Yönetim kurulu üyelerinin mali sektör deneyimi

gibi ölçütler BDDK tarafından incelenmektedir.

Tüketici Hukuku Açısından Sorumluluklar

Finansman şirketlerinin sunduğu krediler, büyük oranda tüketici işlemi niteliğindedir. 6502 sayılı Kanun’un 22. maddesine göre, tüketicilere sunulan kredilerde:

  • Açık aydınlatma,
  • Faiz oranlarının şeffaf biçimde açıklanması,
  • Ön bilgilendirme formunun imzalatılması,
  • Cayma hakkının tanınması (14 gün içinde),

zorunludur.

Tüketici mahkemelerinde görülen birçok davada, finansman şirketlerinin bu yükümlülüklere uymadığı, örneğin sigorta primlerinin zorunlu tutulduğu ya da dosya masraflarının haksız yere tahsil edildiği tespit edilmiştir. Bu tür uygulamalar, hem haksız şart olarak değerlendirilmekte hem de tüketicinin zararı varsa iadesine karar verilmektedir.

Finansal Kiralama ve Faktoring Faaliyetleri

Finans şirketleri genellikle aşağıdaki üç temel faaliyeti yürütür:

  1. Finansal Kiralama (Leasing): Şirket, bir malı satın alır ve belirli süreyle müşteriye kullandırır. Mülkiyet kira süresi sonunda geçebilir. Bu işlem mülkiyet hakkı, ayıplı mal, sigorta, tahliye gibi çok sayıda özel hukuk sorunu doğurur.
  2. Faktoring: Şirket, bir ticari işletmenin alacaklarını devralır. Bu devir TBK m.183 ve devamı hükümlerine tâbidir. Özellikle temlik yasağı, borçlunun itiraz hakkı, temlikin bildirimi gibi noktalar önem taşır.
  3. Finansman: Bir mal veya hizmetin alımında doğrudan kredi sağlar. Tüketici kredileriyle benzerlik gösterse de finansman şirketi bankadan farklı olarak yalnızca belirli mal veya hizmet alımları için kredi verebilir.

Bu işlemlerde, sözleşmelerin açık, anlaşılır ve mevzuata uygun biçimde düzenlenmesi yükümlülüğü vardır. Aksi hâlde sözleşme hükümleri geçersiz sayılabilir ve şirket, sözleşmeye aykırılık nedeniyle tazminat yükümlüsü hâline gelebilir.

Finansal Denetim ve Raporlama

Finans şirketleri, faaliyetleri süresince mali tablolarını Kamu Gözetimi Kurumu ve BDDK’nın belirlediği formatta düzenlemek ve bağımsız denetim raporlarıyla sunmakla yükümlüdür. 

BDDK tarafından yapılan denetimler sonucunda mevzuata aykırılıklar tespit edilirse:

  • Faaliyet izni askıya alınabilir,
  • İdari para cezası verilebilir,
  • Şirketin tasfiyesine karar verilebilir (m.21).

Bu işlemler idari işlem niteliğinde olup, idari yargı denetimine tabidir.

Uyuşmazlık Alanları ve Yargı Yolları

  • Tüketici kredisi sözleşmeleri nedeniyle doğan davalar: Tüketici Mahkemesi
  • Faktoring alacakları ve temlik uyuşmazlıkları: Asliye Ticaret Mahkemesi
  • BDDK’nın izin iptali veya ceza kararları: İdare Mahkemesi
  • Kiralanan malın ayıplı çıkması veya mülkiyet geçişi ihtilafları: Asliye Hukuk/Ticaret Mahkemesi

Enerji, ilaç ve finans şirketleri farklı sektörlerde faaliyet göstermelerine rağmen, hukuki statüleri ve yükümlülükleri bakımından önemli ortak yönler taşımaktadır. Her üç sektörde de faaliyet izni alınması zorunludur ve yetkili kamu otoritelerince yapılan düzenli denetimler söz konusudur. Kamu yararı bakımından taşıdıkları önem sebebiyle, bu şirketler kamu hukuku ve özel hukuk normlarının iç içe geçtiği bir çerçevede faaliyet yürütmektedir.

Özel hukuk açısından bakıldığında, şirketlerin tüketicilerle veya ticari işletmelerle kurdukları sözleşmelerde doğabilecek uyuşmazlıklar Borçlar Kanunu ve ilgili özel mevzuat uyarınca çözümlenmektedir. Kamu hukuku yönünden ise ruhsatlandırma, denetim ve yaptırım süreçleri idari işlem niteliği taşımakta ve idare yargısının denetimine tabidir.

Sonuç olarak, bu şirketlerin hukuki sorumlulukları yalnızca ticari faaliyetten değil, aynı zamanda kamu düzenine, sağlık güvenliğine ve finansal istikrara olan etkilerinden kaynaklanmaktadır. Bu bağlamda, söz konusu sektörlerde faaliyet gösteren şirketlerin hukuki yükümlülüklere uyumu, toplumsal faydanın ve hukuki güvenliğin sağlanması açısından kritik bir önem arz etmektedir.

Zeynep Türkmen

Altınbaş Üniversitesi Hukuk Bölümü

4. Sınıf Temsilcisi

Bu Yazıyı Paylaş
Yorum Yap