
Foucault ve İktidarın Görünmeyen Yüzü: Disiplin, Gözetim ve Toplum
Günümüzde neredeyse çoğu kişi özgür olmaktan, özgür olmayı dilemekten bahsetmekte; çünkü özgür olduğumuzu düşünmeyi, öyle zannetmeyi seviyoruz. Nereye gideceğimize, nasıl giyineceğimize ve nasıl davranacağımıza kendimizin karar verdiği bir an hayal ediyoruz…
Fakat bu durum sizce de öyle mi?
Michel Foucault, bunun modern toplumun bize oynadığı oldukça stratejik bir oyun olduğundan bahsediyor.
Foucault’ya göre iktidar sadece devlet başkanları, polisler veyahut kuralların elinde değildir. Ona göre, “bütün insan ilişkilerinde, bu ister bir sözlü iletişim sağlama, ister bir aşk ilişkisi, ister kurumsal ya da ekonomik bir ilişki söz konusu olsun, iktidar hep vardır.”
Günlük hayatta gördüğümüz, önünden geçtiğimiz veya çalıştığımız ve dikkat etmediğimiz her kurum, iktidarın görünmeyen yüzüdür.
Disiplin
Michel Foucault, toplumda disiplinin özellikle hepimizin içinde yer aldığı, sıklıkla ziyaret ettiğimiz hastaneler, okullar, hapishaneler ve iş yerleri gibi kurumlarda ortaya çıktığını söyler. Bu kurumlar yalnızca topluma hizmet vermez; aynı zamanda bizi yönlendirir ve iktidarın bir parçası haline getirir.
- Hastanede doktorun bize “Şu iğneyi ol” demesi,
- Okulda zil çalınca dağılmamız, tekrar çalınca sınıfa girmemiz,
- İş yerlerinde kart basmamız…
Bunların her biri bizim “nasıl biri olmamız gerektiğini” öğretmektedir. Yani iktidar, bizimle doğrudan iletişime geçmez; kurumlar aracılığıyla görünmez bir rol oynamaktadır.
Gözetim
Foucault’nun bu konu hakkında en meşhur kavramlarından biri olan Panoptikon metaforu, bu olayı çok iyi özetlemektedir.
Panoptikon metaforu: Panoptikon kelimesi “pan” ve “opticon” olarak bilinen iki farklı sözcükten türetilmiştir. Pan kelimesi bütün anlamına gelirken, opticon gözlemlemek anlamına gelmektedir. Yani ortaya “bütünü gözetlemek” anlamı çıkmaktadır.
Panoptikonda ortada bir kule vardır ve etrafında hücreler bulunur. Hücrelerin içerisindeki mahkûmlar birilerinin onları izleyip izlemediğini bilemez. Bu belirsizlik neticesinde mahkûmlar kendi kendilerini kontrol etmeye başlar.
“Kapitalist düzenin altüst etmesinden korkulduğunda, o zaman, her bireyin somut ve keskin gözetlenmesi gerekli oldu…”
Foucault, panoptikonu iktidar metaforu olarak kullanmasının nedenini kısaca bu şekilde açıklamaktadır.
Günümüze baktığımızda ise bu durum pek farklı sayılmaz: sosyal medyalar, kameralar, kartlı sistemler… Birinin bizi izleyip izlemediğinden kesin bir şekilde emin olamasak da izleniyor olma ihtimali bile bizi kurallara uymaya zorlar.
Hatta sosyal medyaya yansıyan sosyal deneylerde, polise ihtiyaç duymadan kendi içimizde birer polis taşıdığımızı çok net bir şekilde görebilmekteyiz. Daha da netleştirecek olursak; sosyal medyada yaptığımız paylaşımlara, yazdığımız tweet’lere ve takip ettiğimiz insanlara bile dikkat etmek zorundayız. Çünkü çevremizde birer “stalker” olduğunu hissederiz. İşte o stalker’ın ta kendisi iktidardır.
Normalleştirme süreci öyle doğal işler ki iktidarın varlığını düşünmeyiz; çünkü iktidar zaten biz olmuşuzdur.
Foucault’ya göre biz zaten kurumlarla, görünmeyen denetimlerle şekillenen varlıklar olmuşuzdur. Bu nedenle de “tamamen özgür birey” düşüncesine kuşkuyla yaklaşmaktadır.
Kaynakça
Özdel, G. (2012). FOUCAULT BAĞLAMINDA İKTİDARIN GÖRÜNMEZLİĞİ VE “PANOPTİKON” İLE “İKTİDARIN GÖZÜ” GÖSTERGELERİ. Turkish Online Journal of Design Art and Communication, 2(1), 22-29.
Saraçoğlu, A. D. (2022). Michel Foucault’nun iktidar kavramı [Michel Foucault and the concept of power]. International Social Sciences Studies Journal, 8(97), 1527-1532. https://doi.org/10.29288/sssj.62053,

Zeynep Sude Karataş
Bartın Üniversitesi Sosyoloji Bölümü
4. Sınıf Temsilcisi







