fbpx

CUMHURİYET VE KADIN: “SİYASETTE KADININ VAROLUŞU”

Kadın Varsa Demokrasi Var!

Binlerce yıldır Anadolu topraklarının kadınları; Bilgeliğin, üretkenliğin, çalışkanlığın, bereketin, sevginin ve huzurun sembolü olarak kabul edildi. Bu anlayış bugüne kadar devam etti, ancak zamanla bazı dar görüşlü gruplar, kadınların çocuk doğurmaktan ve aileleri için çalışmaktan yalnızca sorumlu olduğunu hissettiler ve kadın nüfusunun çoğunu dünyaya katılmak için evde bıraktı.

 

Cumhuriyet dönemine Türkiye’de sosyal, kültürel ve siyasal birçok değişim damgasını vurdu. Bu dönemde kadının statüsü ve gücü konusunda önemli adımlar atıldı. TBMM’nin ilk kadın üyelerinin seçilmesi, kadınların eğitim haklarının genişletilmesi ve medeni kanunların değiştirilmesi gibi yasal düzenlemelerle kadın hakları artırıldı. Atatürk’ün önderlik ettiği modernleşme hareketi, kadınların sosyal ve ekonomik hayatta daha fazla rol almasını teşvik etti. Mesela 1934 seçimlerinde dünyada kadınların oy kullanma hakkına sahip olduğu ilk ülkelerden biri Türkiye oldu.

 

Ancak Cumhuriyet döneminde de kadınların karşılaştığı bazı sorunlar ve farklılıklar vardı. Özellikle kırsal kesimde kültürel gelenekler ve toplumsal yapılar kadınların özgürlük ve haklarını sınırlayabilmektedir.

 

Bugün Türkiye’de kadın hakları ve cinsiyet eşitliği hâlâ gündemde. Toplum içinde farklı bakış açıları ve tartışmalar devam etmektedir. Cumhuriyet döneminde atılan temel adımların yanı sıra, kadın hakları konusunda daha fazla ilerleme ve eşitlik hedefleri için çeşitli çabalar devam etmektedir.

 

Siyasette Kadının Varlığı

Kadınların siyasetteki varlığı, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın hakları gibi önemli konuları içerir. Bu konu, kadınların siyasette aktif rolü, karar alma süreçlerine katılımı, haklarının korunması gibi birçok önemli konuyu kapsar. Kadınların siyasete katılımıyla ilgili bazı temel sorular şöyle:

 

Kadın temsilinin artırılması: Kadınların siyasette temsilinin artırılması, kadınların karar alma süreçlerine daha fazla katılımını sağlamak için çeşitli önlemlerin alınması anlamına gelir.

Kadınların parlamentolarda, belediyelerde ve diğer karar alma organlarında daha fazla temsil edilmesi, farklı bakış açılarının dikkate alınmasını sağlar.

 

Eşitlik politikası: Siyasi alanda eşitlik politikası, kadın ve erkek arasındaki eşitsizliği ortadan kaldıracak tedbirleri içermektedir. Bu politikalar eğitim, istihdam, eşit ücret ve ayrımcılıkla mücadele gibi birçok alanı kapsar.

Kadın Hakları ve Güçlendirilmesi: Kadın hakları, kadınların siyasete katılımını güçlendiren önemli bir faktördür. Buna kadınların oy hakkının sağlanması, şiddetle mücadele, eğitim haklarının desteklenmesi ve iş hayatında fırsat eşitliğinin sağlanması da dahildir.

 

Toplumsal cinsiyet rollerinin yeniden tanımlanması: Kadınların varlığı, toplumsal cinsiyet rollerinin yeniden tanımlanması ve toplumsal cinsiyet kalıp yargılarının ortadan kaldırılmasıyla ilgilidir. Bu, kadınların yalnızca geleneksel olarak belirlenmiş rollerle değil, aynı zamanda siyasete aktif olarak katılarak da toplumun bir parçası haline geldiği anlamına gelir.

 

Cinsel şiddetle mücadele: Kadınların siyasetteki varlığı cinsel şiddetle mücadeleyi de kapsamaktadır. Buna siyasi hayatta kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve bu tür olaylara karşı etkili tedbirlerin alınması da dahildir.

 

Kadınların siyasetteki varlığı demokratik toplumun temel unsuru olarak kabul edilmeli ve kadınların çeşitli siyasal alanlardaki nüfuzunun güçlendirilmesi desteklenmelidir. Toplumların daha adil, daha eşit ve daha sürdürülebilir olmasına yardımcı olur.

 

Açıkça söylemek gerekirse kadınların kamusal ve siyasal faaliyetlere katılımı teoride desteklenen bir uygulama değil. Dolayısıyla siyasal tutumlar eyleme dönüştürülmedikçe kadınların siyasal katılımının gerçekleştiği söylenemez.

 

Kadınları Siyasette Engelleyen Faktörler

Kadınların siyasete aktif katılımını engelleyen faktörlere odaklanırsak, bunların kadınların diğer kamusal faaliyetlere katılımını ve ilerlemesini engelleyen faktörlerden ayrılamaz olduğunu görürüz. Bu faktörlerin en önemlileri toplumda kadın ve erkeğe sunulan cinsiyet rolleri ve kamusal ve özel alanların bu rollere göre tasarlanmasıdır.

 

Diğer bir faktör ise siyasette yerleşik erkek gücü ve geleneksel olarak kadınlara ayrılan özel alanın, yani ev içi rollerin parlamentoya devredilmesine karşı gösterilen dirençtir. Bir diğer etken ise demokrasinin işleyişi ile siyasi partilerin kadın politikaları arasındaki kafa karışıklığıdır. Siyasi partiler, farklılıklarının siyasi özneye getirdiği değerin aksine, kadınlara sembol ve gösteri olarak değer veriyor.

 

Kadınlar yalnızca erkek siyasi çevreyle bütünleşmeleri sayesinde var olurlar ve onları siyasetin kurucu aktörleri olmaktan ziyade nesnesi haline getirirler. Bu durum kadınların siyasetteki etkisini azaltmakta ve toplumsal cinsiyete dayalı kamu politikalarının ve toplumsal ilişkilerin daha eşitlikçi, adil, dengeli ve basiretli yollara dönüşmesini geciktirmektedir. Üstelik bu faktörlerden birinin, son yıllarda değişmekle birlikte belli bir sınıftaki kadınların siyaset yapabileceği anlayışı olduğu da açıktır. Bu anlayışa göre üst sınıftan zengin kadınlar, ataerkil toplum izin verdiği sürece yukarıdan atama yoluyla siyasete katılabilmektedir. Bu durum, yüksek siyasi mevkilerin belirli kökenden gelen kadınlara ayrılıp ayrılmadığı sorusunu gündeme getiriyor.

Belirli gruplar sürekli olarak yeterince temsil edilmediğinde, diğer gruplar aslında adil paylarından daha fazla yararlanır. Kadınların siyasette temsilinin olmayışı bu nedenle bizi sistematik olarak erkek siyasi aktörlere maruz bırakıyor. Bu durumu değiştirmek ve kadınların siyasete aktif ve yetkin katılımını sağlamak, demokrasinin, adaletin ve kadın-erkek arasındaki sosyal dengenin kurulması için sadece bir önkoşul değil, bir zorunluluktur.

 

Nicelik ve Nitelik Sorunu

Kadınların siyasete katılımının düşük olmasının yanı sıra, farklı demografik ve kimliklerden kadınlar da yeterince temsil edilmiyor. Ancak demokrasinin yerleşmesi ve sürdürülebilirliği için kadınların din, dil, ırk, etnisite ve sınıf, kalıplaşmış kalıplara bakılmaksızın çeşitli kimliklerle siyasal alanda var olması son derece önemlidir. Farklı meslek ve kimliklerden kadınların siyasi partiler tarafından aday gösterilmesi, demokrasinin gelişmesi ve kadın haklarının güçlenmesi açısından kritik öneme sahiptir.

 

Kısaca şöyle diyebiliriz, kadınların siyasetteki varlığı demokratik toplumun temel unsuru olarak kabul edilmeli ve kadınların çeşitli politika alanlarında güçlendirilmesine yönelik çabalar desteklenmelidir. Bu, toplumun daha adil, daha eşit ve daha sürdürülebilir olmasına yardımcı olur.

 

Mustafa Kemal Atatürk’ün, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olarak kadın haklarına verdiği önemle ilgili ünlü bir sözü şu şekildedir: “Kadınlarımız, milletimizin yarısını teşkil etmektedir. Bu milletin kalkınması, çağdaş medeniyet düzeyine ermesi, kadınlarımızın eğitimi ve toplum içindeki konumları ile yakından ilgilidir. Bir milleti uygarlık yolunda yürütenler, kadınlarını o yolda en ileriye götürenlerdir.”


Değerli Sosyologlar ve Sosyoloji Öğrencileri,
Sosyal dokumuzun karmasını, dönüşümünü ve evrimini anlamak için bir araya geliyoruz. 25-30 Mart tarihlerinde, sosyal bilimlerin en güncel keşiflerini ve en derin analizlerini paylaşmak için ülkenin dört bir yanından uzmanları ağırlamak için heyecanla hazırlanıyoruz.
Bu kongre, sosyolojinin zenginliklerini keşfetmek, yeni fikirlerle dolmak ve geleceğin toplumlarına ışık tutmak için bir fırsat sunuyor. Sosyoloji Zirvesi’nde, disiplinler arası bir diyalogda bir araya gelecek, güncel meseleleri tartışacak ve insan topluluklarının dinamiklerini daha derinlemesine anlamaya çalışacağız. Detaylı bilgi için tıkla!


YAZAR:Işıl Dilsiz
Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Sosyoloji 1. Sınıf
Linkedln 


KAYNAKÇA

https://www.bbc.com/turkce/articles/c88m247e8ero

Bir Kadın Gözünden Cumhuriyet


https://kadem.org.tr/sare-aydinin-siyasete-kadin-eli-gerek-makalesi https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/696738

Bu Yazıyı Paylaş
Yorum Yap