
Yeni Bir Beceri Öğrenmenin Psikolojisi ve En Etkili Yöntemler
Günümüz dünyasında teknolojiler değişiyor, meslekler dönüşüyor, bilgiye ulaşmak kolaylaşıyor ama onu doğru, etkili şekilde öğrenmek hâlâ bir mücadele gerektiriyor. Bu mücadele içerisinde yeni beceri öğrenmek artık bir lüks değil adeta gereklilik haline gelmiştir. Yaşadığımız çağ adeta ‘’ sürekli öğrenme’’ çağıdır. Yeni bir dil öğrenmek, bir enstrüman çalmak, kodlama yapmak, belki sadece daha iyi yemek yapabilir hale gelmek bile yaşam kalitemizi artırabilir. Bir şeyler öğrenmek sadece teknik bir meseleden ibaret değildir. Yeni bir beceri, bilgi öğrenmek aynı zamanda psikolojik, duygusal ve zihinsel bir süreç içerir. Bu sürecin arkasında yatan psikoloji nedir? Beynimiz bu süreçte nasıl çalışır? Biz bu süreci nasıl daha verimli hale getirebiliriz, hangi yöntemleri kullanabiliriz? Bu yazıda, yeni bir beceri öğrenmenin zihinsel ve duygusal dinamiklerine odaklanacak, öğrenme sürecini kolaylaştıran bilimsel yöntemleri örneklerle açıklayacağız.
Günlük hayatta insana doğru inanılmaz bir bilgi akışı vardır. Bizim bu bilgileri zihinsel olarak işleyebilmemizin bir kapasitesi var. Dolayısıyla insan kategorize ederek anlamlandırmaya çalışır.
Öğrenmenin Psikolojisi: Yeni Bir Beceriyi Öğrenirken Zihnimizde ve Ruh Halimizde Neler Olur?
Yeni bir beceri öğrenmek, sadece bilgi edinmekten ibaret değildir. Aslında bu süreç; beynimizin yeniden yapılanması, duygularımızla baş etmemiz, özgüven inşa etmemiz ve bazen de geçmiş deneyimlerle hesaplaşmamız anlamına gelir.
Yeni bir beceri öğrenmeye başladığımızda, beynimizde ‘’nöroplastisite’’ adı verilen bir süreç devreye girer. Bu, beynimizin yaşam boyu kendini yeniden yapılandırabilme yeteneğidir. Öğrenme sırasında yeni nöron bağlantıları kurulur; bu da ‘’ alışkanlık’’ dediğimiz otomatik davranışların temelini oluşturur. Yeni bağlantılar kurulur, eski alışkanlıkların yerini yenileri alır. Örneğin, klavye kullanmayı öğrenen kişi ilk zamanlar harflere bakarak yazar, hata yapar ve yavaş ilerler. Ancak tekrarlarla beyin parmak hareketlerini otomatik hâle getirir. Artık yazarken harflere bakmasına gerek kalmaz. Bu, nöroplastisitenin işlevidir. Bu süreç, başlangıçta zorlayıcı olabilir çünkü beynimiz konfor alanını sever. Öğrenme, konfor alanının dışına çıkmayı gerektirir ve bu da ilk başta dirençle karşılanabilir. İlk defa dans dersine başlayan biri, hareketleri kavrayamadığı için kendini ‘’yetersiz’’ hissedebilir. Bu his, çoğu zaman öğrenme sürecinin ilk aşamasında yaşanır. Bu bir başarısızlık değildir, beynin yeni bağlantılar kurmaya çalışmasının işaretidir.
Öğrenme sürecinde sadece aklımızı değil, duygularımızı da kullanırız. Heyecan, merak, stres, özgüven eksikliği, başarısızlık korkusu gibi duygular öğrenme kapasitemizi doğrudan etkiler. Stres, beynin ‘’ tehdit algısı’’ oluşturmasına neden olur. Bu durumda dikkat dağılır, bellek işlevleri zayıflar. Merak, beynin ödül sistemini tetikler. Dopamin salgılanır, dikkat artar ve öğrenme kolaylaşır. Kendine güven duygusu, denemeye devam etmeyi sağlar. Korku, denemekten kaçınmaya neden olabilir. Örneğin, bir kişi sunum yapma becerisi kazanmak istiyor ama kalabalık önünde konuşmaktan çekiniyor. Her sahneye çıktığında heyecanlanıyor, kelimeleri unutuyor. Ama birkaç tekrar sonrası, bu korkusunu yönetmeyi öğreniyor. Zamanla sahne korkusu azalıyor ve güven duygusu artıyor. Bu nedenle, yeni bir beceri öğrenirken sadece bilgiye değil, duygulara da dikkat etmek gerekir.
İnsan, sosyal bir varlıktır ve öğrenme de genellikle sosyal bir bağlamda gerçekleşir. Başkalarıyla birlikte öğrenmek, motivasyonu artırır. Aynı zamanda çevremizdeki insanların bizi nasıl gördüğü de öğrenme davranışlarımızı etkiler. Örneğin, bir dil kursuna giden kişi, sınıfta sürekli hata yapmaktan çekinebilir. Ama sınıf arkadaşlarının da benzer hataları yaptığını görmesi rahatlamasını sağlar. Ortamın destekleyici olması, öğrenme sürecine olumlu katkı sağlar.
Eğer öğrenme sürecinde destekleyici bir sosyal çevre varsa, kişi kendini daha az yalnız hisseder ve motivasyonu artar.
Her öğrenme süreci genellikle dört aşamadan geçer:
1.Bilinçsiz Yetersizlik
Bir beceride eksik olduğumuzun farkında değilizdir. (Örn: Piyano çalmanın ne kadar zor olduğunu henüz bilmeyen bir kişi.)
2.Bilinçli Yetersizlik
Artık eksikliğin farkına varmışızdır ve bu genellikle motivasyon kırıcıdır. (Örn: Piyanonun tuşlarına basınca doğru sesleri çıkaramamak.)
3.Bilinçli Yeterlilik
Öğrendiklerimizi bilinçli bir çabayla yaparız. (Örn: Bir parçayı notalara bakarak, yavaş da olsa çalmak.)
4.Bilinçsiz Yeterlilik
Artık beceri otomatikleşmiştir. (Örn: O parçayı hiç düşünmeden çalabilmek.)
Bu aşamalardan geçerken yaşanan duygular; özgüven artışı, sabır, hayal kırıklığı, gurur, yeniden deneme gibi inişli çıkışlı bir süreci beraberinde getirir. Öğrenmenin “duygusal zekâ” ile olan ilişkisi bu noktada belirginleşir.
En Etkili Öğrenme Yöntemleri
- Küçük Hedeflerle Başla (Mikro-öğrenme)
Yeni bir beceriyi öğrenirken en yaygın yapılan hatalardan biri, bir anda çok fazla bilgiye maruz kalmaktır. Bunun yerine, öğrenmeyi küçük ve sindirilebilir parçalara bölmek gerekir. Bu yöntem, hem motivasyonu yüksek tutar hem de bilgilerin kalıcı olmasını sağlar.
- Aktif Öğrenme Yöntemlerini Kullanın
Sadece okuyarak veya izleyerek değil, uygulayarak öğrenin. Aktif öğrenme; problem çözme, tartışma, öğretme ve tekrar yapma gibi yöntemleri içerir. “Öğretmek en iyi öğrenmektir” sözü tam da bu yüzden çok doğrudur.
- Geri Bildirim Alın
Dışarıdan alınan geri bildirimler, yanlışları fark etmemizi ve doğruya yönelmemizi sağlar. Bu nedenle bir eğitmenle çalışmak, bir topluluk içinde öğrenmek ya da öğrenilen beceriyi paylaşmak oldukça faydalıdır.
- Aralıklı Tekrar Yöntemini Kullanın
Unutma eğrisi doğaldır; beynimiz zamanla bilgiyi unutur. Ancak aralıklı tekrar) yöntemiyle bilgi hafızaya daha kalıcı şekilde yerleşir. Bu teknik özellikle dil öğrenme gibi alanlarda oldukça etkilidir.
- Motivasyonunuzu Besleyin
Bir beceriyi neden öğrenmek istediğinizi kendinize sık sık hatırlatın. Hedef belirlemek ve bu hedefi görünür hale getirmek (örneğin bir takvime yazmak ya da günlüğe kaydetmek) motivasyonu korumada yardımcı olur.
Öğrenme süreci sadece bilgi edinmek değil, aynı zamanda kendimizi, zihnimizi ve duygularımızı anlamakla ilgilidir. Beynimiz bu sürece yatkın; ancak alışkanlıklarımız, korkularımız, sosyal çevremiz ve içsel konuşmalarımız öğrenmenin verimini büyük ölçüde etkiler. Bu süreci bilinçli bir şekilde yönettiğimizde, öğrenme hem daha kolay hem de daha keyifli hale gelir.
Kaynakça
Akgün, Ö. (2013). Öğretim Süreçleri ve Öğrenme Psikolojisi. Sakarya University Journal of Education, 2(3), 136–.
Ünal, S. (2013). Aktif Öğrenme, Öğrenmeyi Öğrenmek ve Probleme Dayalı Öğrenme. Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Dergisi, 11(11), 373–378.
Taşkın, Y. (2019). Yılmaz Özakpınar’ın Gözüyle Öğrenme: Verimli Zihinsel Çalışmanın Psikolojik Koşulları. Türkiye Eğitim Dergisi, 4(2), 145–152.
Duygu Dutlucalı
Marmara Üniversitesi Sosyoloji Bölümü
2. Sınıf Temsilcisi