
Yapay Zeka Dil ve Konuşma Terapisinde: Tehdit mi, Dönüşüm mü?
Teknoloji, yaşamın hemen her alanında olduğu gibi sağlık hizmetlerini de dönüştürüyor. Yapay zeka da bu değişimin en dikkat çekici figürlerinden biri. Bir zamanlar sadece bilim kurgu filmlerinde gördüğümüz bir kavramken, bugün terapi odalarının kapısından içeri girmeye başladı. Peki, yapay zeka dil ve konuşma terapisini nasıl etkiliyor? Kimi için büyüleyici bir kolaylık, kimi içinse insan emeğine tehdit gibi… Gerçek şu ki, bu iki bakış açısı da tek başına yanlış değil. Çünkü yapay zeka, potansiyeli kadar belirsizlikleri de beraberinde getiriyor.
Son yıllarda yapılan araştırmalar, yapay zeka destekli teknolojilerin dil ve konuşma terapisinde artık yalnızca bir fikir olmaktan çıkıp değerlendirme, terapi süreci ve eğitim alanlarında kullanılmaya başladığını gösteriyor. 2025 yılında yayımlanan bir inceleme, bu sistemlerin yalnızca değerlendirme sürecini hızlandırmakla kalmayıp, terapistlerin karar verme yükünü de hafifletebileceğini ortaya koyuyor. Otomatik ses analizi sayesinde artikülasyon hatalarını milisaniyeler içinde tespit eden sistemler, konuşma akıcılığını ölçen algoritmalar ve bireyselleştirilmiş geri bildirim veren uygulamalar bugün artık gerçek birer klinik araç haline geliyor.
Diğer yandan, bazı araştırmacılar yapay zekanın nörolojik konuşma bozukluklarında erken tanı için güçlü bir potansiyele sahip olduğunu vurguluyor. Özellikle parkinson, afazi veya apraksi gibi durumlarda, ses örneklerinden erken bozulma belirtilerini tespit eden modeller geliştiriliyor. Bu da terapistlerin daha erken müdahale edebilmesi anlamına geliyor.
Bununla birlikte bazı araştırmalar, yapay zekanın yalnızca teknik bir dönüşüm değil, etik ve insani boyutları da olan bir paradigma değişimi yarattığını vurguluyor. Yapay zeka, dil ve konuşma terapisini dönüştürme potansiyelinin yanı sıra, terapist–teknoloji ilişkisinde empati, gizlilik ve kültürel duyarlılık gibi yeni sınırların da tanımlanmasını gerektiriyor. Benzer biçimde, ses patolojilerini tanımada yüksek doğruluk oranlarına ulaşan yapay zeka modelleri üzerine yapılan kapsamlı bir inceleme, sonuçların umut verici olduğunu ancak klinik yorumun her zaman bir uzmanın gözetiminde yapılması gerektiğini belirtiyor.
Yapay zeka tabanlı sohbet botlarının dil ve konuşma terapisinde nasıl bir yer edinebileceği konusu ise hala tartışmalı. Bazı araştırmacılar, örneğin ChatGPT gibi sistemlerin eğitimde veya danışan farkındalık çalışmalarında yardımcı bir araç olarak kullanılabileceğini, ancak klinik uygulamalarda terapistin yerini almasının mümkün olmadığını savunuyor.
Tüm bu gelişmelerin arasında, birçok çalışma bizlere aynı noktayı hatırlatıyor: “Teknoloji gelişse de, insan temasının yerini hiçbir şey alamaz.” En çok tartışılan konu bu. Yapay zeka asla terapistin yerini alamaz; çünkü terapinin özü insandır. Sesin duygusu, bakışın anlamı, temasın güveni… Ancak yapay zeka terapistin yükünü hafifletebilir. Verileri analiz edebilir, seans planlarını optimize edebilir, danışana özel öneriler sunabilir. Ayrıca coğrafi olarak terapiste erişimi kısıtlı bireyler için yapay zeka destekli uzaktan uygulamalar oldukça önemli bir fırsat yaratıyor. Örneğin coğrafi uzaklık veya fiziksel engeller nedeniyle terapiye ulaşamayan bireyler için, çevrim içi yapay zeka destekli uygulamalar yeni bir kapı aralıyor. Evde terapi egzersizleri yaparken danışana anlık geri bildirim veren uygulamalar, danışanın motivasyonunu ve sürekliliği artırabiliyor. Özellikle pandemi döneminden sonra, “teleterapi” kavramı artık geçici bir çözüm değil, kalıcı bir alternatif haline geldi. Bu tür hibrit yaklaşımlar, terapiyi eve taşıyan bir çözüm olarak görülüyor. Ancak burada da gizlilik ve etik sorunlar gündeme geliyor, bu kolaylıkların ardında yanıtlanması gereken sorular da var:
- Yapay zeka sistemleri duygusal tonlamayı ne kadar doğru yorumlayabilir?
- Danışan verileri nasıl korunur, gizlilik ihlali riski var mıdır?
- Her dil ve kültür için eşit doğrulukta sonuçlar alınabilir mi?
- Duygusal zeka yerine matematiksel bir zeka yeterli olabilir mi?
Bu sorular, DKT’nin geleceğini şekillendirecek en kritik tartışmalar olacak. Literatürdeki güncel bulgular, yapay zekanın DKT alanındaki rolünün henüz gelişmekte olduğunu ve etkilerinin netleşmesi için daha fazla ampirik araştırmaya ihtiyaç duyulduğunu gösteriyor. Araştırmalar bu noktada ortak bir uyarıda bulunuyor: Yapay zeka araçları, terapistin yerini alan değil, kararlarını destekleyen bir yardımcı olmalıdır. Çünkü terapi yalnızca sözcüklerden ibaret değildir; bakış, sessizlik, empati, sabır gibi insana özgü unsurlar da sürecin ayrılmaz parçalarıdır.
Yapay zeka, dil ve konuşma terapisini kökten değiştirebilir; ama nasıl bir yönde değiştireceği, onu nasıl kullandığımıza bağlı. Doğru ellerde, etik ilkeler gözetilerek geliştirilen sistemler, terapistin gücünü artırabilir; yanlış yönlendirildiğinde ise güven sorunlarına yol açabilir. Bilim dünyasının bu konuda ortaklaştığı nokta şu: Yapay zeka, terapistin yerini alamaz; ancak terapistin zamanını, odağını ve enerjisini en verimli şekilde kullanmasına yardımcı olabilir. Terapist–teknoloji iş birliği doğru kurulursa, daha erken tanı, daha fazla erişim ve daha kişiselleştirilmiş terapi hedeflerine ulaşmak mümkün olabilir. Ama unutmayalım: Her algoritmanın kalbinde bir insan sesi olmalı. Çünkü terapinin özü, anlamı bulmaktır: Sadece kelimelerde değil, sessizlikte de…
Özetle yapay zeka, dil ve konuşma terapisinde ne bir mucize ne de bir tehdit. O, bir araç. Tıpkı ses kaydedici, terapötik oyuncak veya ayna gibi. Ama bu aracın gücü, onu kullanan terapistin niyetinde gizli. Belki de en güzel denge şu cümlede saklı: “Yapay zeka, terapistin yerini değil; kalbini, merakını ve bilimselliğini desteklediği sürece değerlidir.”
Kaynakça
- Tbaishat, D., Al-Shafei, R., & Odeh, M. (2025). The role of AI in the diagnosis of speech and language disorders: A systematic mapping study. Digital health, 11, 20552076251379769.
- Georgiou G. P. (2025). Transforming Speech-Language Pathology with AI: Opportunities, Challenges, andı Ethical Guidelines. Healthcare (Basel, Switzerland), 13(19), 2460.
- Birol, N. Y., Çiftci, H. B., Yılmaz, A., Çağlayan, A., & Alkan, F. (2025). Is there any room for ChatGPT AI bot in speech-language pathology?. European archives of oto-rhino-laryngology : official journal of the European Federation of Oto-Rhino-Laryngological Societies (EUFOS) : affiliated with the German Society for Oto-Rhino-Laryngology – Head and Neck Surgery, 282(6), 3267–3280.

Sena Nur Bayraktar
Lokman Hekim Üniversitesi Dil ve Konuşma Terapisi Bölümü Mezunu
Ankara Medipol Üniversitesi Dil ve Konuşma Terapisi Bölümü Yüksek Lisans Öğrencisi
Dil ve Konuşma Terapisi Departmanı Blog Yazarları Yöneticisi






