
Yalnız Kalabilme Becerisi: Sessizlikle Barışmak
“İnsan, kendi yalnızlığını kabullenebildiği kadar olgundur.”
Yalnızlık, çoğumuzun aklına hüzün, eksiklik ya da dışlanmışlık gibi kelimeleri getirir. Sanki yalnız kalmak, bir şeylerin ters gittiğinin işaretiymiş gibi… Oysa yalnızlık, zihinsel bir dinginlik, ruhsal bir duruş ve kendinle baş başa kalabilme cesaretidir. Peki neden bu kadar korkarız yalnızlıktan?
Aslında korktuğumuz, yalnızlık değil; sessizliğin içindeki kendi sesimizdir. Gürültüyle bastırdığımız duygular, yüzleşmekten kaçtığımız düşünceler, hep oradadır. Sessizlik geldiğinde, onları duymaya başlarız. İşte bu yüzden çoğumuz sessizliği rahatsız edici bulur, hemen bir şeylerle oyalanmak isteriz. Tıpkı evde yalnız kaldığımızda sırf ses olsun diye televizyonu açmak gibi. Ama kaçmak yerine sessizliğe kulak vermeyi öğrenirsek, onun bize sunduğu farkındalığı ve iç huzurunu da deneyimlemeye başlarız.
Sessizlikle barışmak, yalnızlığa yenilmek değil; onunla dost olmaktır. Bu yazıda, yalnız kalabilme becerisini neden geliştirmemiz gerektiğinden, sessizliğin dönüştürücü gücünden ve kendimizle kurduğumuz içsel bağın öneminden bahsedeceğim.
- Yalnız Kalabilmek: Sessizliğe Açılan Kapı
Yalnızlık çoğu zaman bir eksiklik gibi düşünülür. Toplum tarafından sanki sürekli sosyal olmalıymışız gibi bir beklentiyle kuşatılırız. Kalabalıklar içinde kaybolmak daha “normal” kabul edilirken, yalnız başına bir kafede oturmak, doğada sessizce yürümek ya da evde kendiyle baş başa kalmak “garip” karşılanır. Oysa insanın sevme ve bağ kurma kapasitesi kadar yalnız kalabilme yetisi de olgunluğun bir göstergesidir. Kendiyle kalabilen insan, başka birine bağımlı olmadan da var olabilir.
📌 Unutma:
Sessizlik bir boşluk değil, bir aynadır. İçine baktığında gördüğün şey, gerçekte kim olduğunu sana fısıldar.
Ancak yalnız kalmakla yalnız hissetmek aynı şey değildir. Yalnızlık bir durumdur; yalnız hissetmek ise bir yorum. Bu farkı anlayabilmek için sessizliğe yaklaşımımızı sorgulamamız gerekir. İnsanın bütünleşmek için kendi gölgesiyle yüzleşmesi gerekmektedir. Sessizlik tam da bu yüzleşmenin gerçekleştiği alandır. Kalabalığın sesi kesildiğinde, zihnimizin derinliklerinden gelen duygular ve düşünceler duyulur hale gelir. Bu anlar rahatsız edici olabilir ama aynı zamanda bir iyileşme sürecinin de başlangıcıdır.
Modern yaşam ise bu süreci sürekli ertelememize neden olur. Her an elimizin altında olan ekranlar, bizi yalnız kalmaktan koruyor gibi görünür ama aslında kendimizle içsel bağ kurmamızı engeller. Bireylerin yalnızlıkla baş etme biçimleri, toplumsal yapıyla doğrudan ilişkilidir. Sessizliği sürekli bastırmaya çalışmak, ruhsal dayanıklılığımızı zayıflatır. Oysa sessizliği kabul ettiğimizde, onun bize söylemek istediklerini de duymaya başlarız.
Sessizliğe yönelmek, bir kaçış değil; kendine dönüş yolculuğudur. Bu yolculukta en büyük keşif, dışarıda değil, içimizdedir.
- Yalnızlıkla Barışmak
Yalnızlıkla barışmak, aslında kendinle barışmanın bir yoludur. Sessizlikten kaçmak yerine onu dinlemeyi öğrenmek, içsel gücümüzü fark etmemizi sağlar. İnsanın kendi iç dünyasıyla yüzleşmeden gerçek bir dönüşüm yaşaması mümkün değildir. Bu dönüşüm ise çoğu zaman kalabalıkta değil, yalnızlıkta gerçekleşir.
Yalnız kalabilme becerisi, başkalarına ihtiyaç duymadan da kendini tamamlayabilmenin anahtarıdır. İnsan olgunlaştıkça yalnızlığı bir eksiklik değil, bir varoluş biçimi olarak görmeye başlar. Başka bir deyişle duygusal dayanıklılığın temeli kırılganlıkla yüzleşmekten geçer ve bu yüzleşme genellikle yalnızlığın içinde başlar.
Modern yaşamın sunduğu kalabalıklar ve dikkat dağıtıcılar, iç sesimizi bastırmak için geçici çözümler sunsa da gerçek huzur anlık oyalanmalarda değil, kendimizi tanımakta saklıdır. Farkındalık ve sessizlik içinde geçirilen zaman, zihinsel iyileşmeyi ve iç dengeyi destekler.
Sonuç olarak, yalnızlık bir boşluk değil, bir alan açmaktır. Sessizlik bir tehdit değil, bir fırsattır. Eğer kendimize bu alanı tanırsak; korktuğumuz şeyin yalnızlık değil, yalnızlıkla ne yapacağımızı bilmemek olduğunu görebiliriz. Sessizlikle barışan insan, kendiyle barışır; kendiyle barışan insan ise dünyayla daha sağlam bir bağ kurar.
“Yalnızlık, düşman zannedilen bir dosttur.”
KAYNAKÇA
Fromm, E. (2001). Sevme sanatı (A. Cemal, Çev.). Payel Yayınları. (Orijinal eser yayımlanma yılı 1956)
Jung, C. G. (2009). İnsan ve sembolleri (S. Sarıoğlu, Çev.). Kabalcı Yayınları. (Orijinal eser yayımlanma yılı 1964)
Türkdoğan, T. (2016). Yalnızlık: Kavramsal bir değerlendirme. Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 9(1), 165–178. https://doi.org/10.13140/RG.2.1.4825.0407
Brown, B. (2012). Daring greatly: How the courage to be vulnerable transforms the way we live, love, parent, and lead. Gotham Books.
Kabat-Zinn, J. (2003). Full catastrophe living: Using the wisdom of your body and mind to face stress, pain, and illness. Bantam Dell.
Hivanur Özkartal
Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü
2. Sınıf Temsilcisi