Toplumda Gözetim ve İktidar: Foucault Ne Söyler?

Toplumda Gözetim ve İktidar: Foucault Ne Söyler?

Dünya değiştikçe günümüz modern toplumları da bu değişikliğe ayak uydurmaya çalışıyor. Günümüzde özgürlükten söz etmek gittikçe zorlaşıyor. Geziyoruz, öğreniyoruz, çalışıyoruz  ve hayatımızı yaptığımız şeylerin ne kadar bizim kontrolümüzde olduğunu düşünmeden yaşamaya devam ediyoruz.

Geçmişten günümüze gözetim ve iktidarın var olma biçimleri sürekli değişim göstermiştir. Ancak bu değişimin özünde sabit kalan bir şey vardır: bireylerin nasıl göründüğü, davrandığı ve düşündüğü üzerindeki kontrol. Bu kontrol her zaman görünülebilir ve zorlayıcı şekilde olmaz fakat farkında olmasak da, üzerinde konuşmasak da, bilmesek de bizimledir.

 Fransız düşünür Michel Foucault’ya göre, gözetim ve iktidar yalnızca hapishanelerde ya da devlet dairelerinde değil; gündelik hayatın en sıradan anlarında, en görünmez biçimlerde karşımıza çıkar. İnsanlar farkında olmasalar da yaşamlarını çoğu zaman görünmez zincirlerle şekillendirirler.

Peki bu görünmez zincirler neler olabilir?

Bir düşünün: dışarı çıkarken ne giyeceğinizi seçiyorsunuz ama bu seçim ne kadar özgür? Gideceğiniz yere, oradaki insanların beklentilerine, toplumsal normlara göre şekillenmiyor mu? Ya da güzellik algısını ele alalım. Kadınların veya erkeklerin belirli bir “güzellik” standardına uymaya çalışması; makyaj yapması, zayıflamaya çalışması ya da kas geliştirmesi… Bütün bunlar bir tür iktidarın işlemesidir. Burada önemli olan şu: Birey herhangi bir zorlamaya maruz kalmadan, kendisini “normal”e uydurmaya çalışır.Fakat zorlama olmaması özgür olduğumuz anlamına gelmiyor. İşte Foucault’nun iktidar anlayışı tam olarak burada devreye girer. Artık cezalandıran bir iktidar değil, “norma” yönlendiren, gözetleyen ama görünmeyen bir iktidar söz konusudur.

Panopticon, 18. yüzyılda Jeremy Bentham tarafından önerilen bir hapishane modelidir. Bu modeli farklı ve çarpıcı kılan ise sadece bir mimari yapı değil, aynı zamanda modern toplumlarda gözetimin nasıl işlediğini açıklayan güçlü bir metafor olmasıdır.Günümüz iş dünyası panoptikonun en iyi örnekleri arasındadır. Online çalışan bireylerin bilgisayarlarının daima takip edilmesi, şirketlerde, ofislerde kamera olması, okullardaki sınıflarda öğretmenlerin olması öğrencilerin daima izleniyoruz algısında olmasına yol açıyor. Bunlar ve benzeri örnekler bize günlük hayatımızda, iş hayatımızda ne kadar izlendiğimizi ve kontrolün elimizde olmadığını gösteriyor.

“Foucault yazısında 20. yüzyılın kapitalist toplum sistemlerinde, artık iktidarın değişiklik gösterdiğinden söz eder. Artık tek kişilik ve yüzünü sürekli gördüğümüz bir kral iktidarı yerine, bilinmeyen stratejilerin uygulandığı göstere göstere cezalar yerine, insanların iktidarın yaptığı gözlem empozisyonu nedeniyle kendi kendini kontrol ettiği görünmez bir iktidar vardır. İktidar biçim değiştirmiştir. İktidar artık tamamen farklı bir otorite yöntemi kullanmaktadır. İktidar artık bir kişinin iktidarı değil  ‘Gözün İktidarı’dır. ” (Özdel,2012)

Burada bahsedilen iktidar her zaman bildiğimiz, görünen ve bizi yöneten kişilerin iktidarı değil, bizi her yerde kontrol eden, gözlemleyen ve yönlendiren bir göz şeklindedir.

Foucault’ a göre modern iktidar sadece bireyleri değil yarattığı durum ve politikalarla tüm nüfusu etkilemektedir.Foucault bu durumdan biyopolitika kavramıyla söz eder. Biyopolitika devletin ölüm, doğum, sağlık, eğitim ve benzer konularla nüfusu düzenleme  ve kontrol etme şeklidir. Örneğin e-devlet sisteminin din hanesinde tüm vatandaşların din hanesinin otomatik olarak doldurulmuş olması biyopolitika için çok önemli bir örnektir. Gözetim ve iktidar burada bireylerin kendini tanımlama hakkını onlardan bağımsız şekilde  ortadan kaldırıyor.

Sonuç olarak, modern toplumlarda gözetim ve iktidar yalnızca sınırlandırmalar ve denetimlerle sınırlı değildir; aynı zamanda bireyin iç dünyasına kadar işlemiş, görünmez bir kontrol mekanizmasıdır. Foucault’nun da ifade ettiği gibi, iktidar artık ceza veren bir otorite olmaktan çıkmış, bireyleri “normal”e yönlendiren bir yapı haline gelmiştir. Buradaki “normal” ise çoğu zaman toplumsal olarak inşa edilmiş, yapay normlardan ibarettir. Biyopolitika kavramı, devletin bedenlerimiz, yaşamlarımız ve kimliklerimiz üzerinde ne denli güçlü bir etkisi olduğunu açıkça ortaya koyar. Günümüz modern toplumlarında özgürlük kavramını sorgularken yalnızca somut sınırlamalara değil, soyut ve görünmez kontrol biçimlerine de dikkat etmeliyiz. Seçme hakkımız gerçekten var mı? İrademiz ne kadar bizim kontrolümüzde? Ve en önemlisi: Gerçekten özgür müyüz, yoksa sadece özgür olduğumuzu mu sanıyoruz?

Kaynakça:

Özdel, G. (2012). Foucault bağlamında iktidarın görünmezliği ve “Panoptikon” ile “İktidarın Gözü” göstergeleri. The Turkish Online Journal of Design, Art and Communication (TOJDAC), 2(1), 22–25.

Eylül Ünlügenç

Marmara Üniversitesi Sosyoloji Bölümü

2. Sınıf Temsilcisi

Bu Yazıyı Paylaş
Yorum Yap