
Sessiz Sınıfların Gücü: İçedönük Bireyler Nasıl Desteklenmeli?
İçedönüklük kavramı, ilk defa Jung (1971) tarafından geliştirilen Psikolojik Tip Teorisinde kullanılmıştır. Bu teori, kişiliği temelde “dışadönük” ya da “içedönük” eğilimli olma bağlamında tanımlamıştır. Bu yaklaşıma göre dışadönüklük, bir bireyin ilgisinin ve enerjisinin kendisinin dışındaki olgulara, olaylara veya nesnelere yoğunlaşması, içedönüklük ise bireyin ilgisinin ve enerjisinin kendi iç dünyasına ait anlamlara, tutumlara veya eğilimlere yoğunlaşması anlamına gelmektedir. Her bireyde bu iki eğilimin de birlikte bulunmasına rağmen, genellikle biri diğerine kıyasla daha baskındır
Mamchur (1996) Psikolojik Tip Teorisini öğrenme-öğretme sürecine uyarlayarak dışadönük ve içedönük öğrencilerin bazı öğrenme özelliklerini şu şekilde sıralamıştır.
Dışadönük öğrenciler:
∙ Sesli düşünmeyi tercih ederler, çünkü sınıfta konuşmaya fırsat buluncaya kadar ne bilip ne bilmediklerinden emin olamazlar.
∙ En iyi yaparak ve yaşayarak öğrenirler, çünkü etkinliklere aktif olarak katılmayı ve ilk elden tecrübe edinerek öğrenmeyi severler.
∙ Birlikte (işbirliği içinde) öğrenmeyi tercih ederler, çünkü fikirlerini diğer öğrencilerle paylaşmaktan çok hoşlanırlar.
∙ Sınıfta çeşitlilik isterler, çünkü sürekli hareket halinde olmayı ve çeşitli aktivitelerle meşgul olmayı çok severler.
∙ Öğretmenden ve arkadaşlarından geribildirim almayı isterler, çünkü başarılı olup olmadıklarını ancak bu şekilde bilebilirler.
İçedönük öğrenciler ise:
∙ Başkalarının önünde konuşma riskini göze almadan önce, her şeyi enine boyuna tartmaya, düşünmeye ve kafalarındaki içsel süzgeçten geçirmeye ihtiyaç duyarlar.
∙ Genellikle sınıfın en sessiz ve düşünceli üyeleridirler; kendilerine doğrudan soru sorulmasından ziyade sorulara gönüllü olarak cevap vermeyi yeğlerler.
∙ Bağımsız ve özel bir kişiliğe sahip olduklarından dolayı kolayca incinebilecek bir öğrenme özelliği sergilerler.
∙ Başkalarının önünde herhangi bir performansı sergilemeden önce, o performansa ilişkin yeterince bilgi ve beceri sahibi olduklarından emin olmak isterler.
∙ Kendilerine herhangi bir müdahalede bulunulmadan enerjilerini uzun süre yoğunlaştırabilecekleri sessiz bir çalışma ortamına ihtiyaç duyarlar.
Dışadönük ve içedönük kişilik eğilimleri, öğrenenler için farklı sınıf/öğrenme ortamlarının organizasyonunu gerektirmektedir (Schmeck ve Lockhart, 1983). Örneğin, öğretmenler dışadönük öğrencilerin konuşmaya, hareket etmeye, tartışmaya ve fikirlerini paylaşmaya fırsat bulacakları bir sınıf/öğrenme ortamı oluşturmalıdırlar. Dışadönük öğrencilerini sık sık grup çalışmalarına yönlendirmeli ve onlara sınıfta fikirlerini özgürce beyan etmeleri için fırsat tanımalıdırlar. Diğer taraftan, içedönük öğrencilerin genellikle bireysel çalışmalarda daha başarılı oldukları, grup çalışmalarında ise kendilerine en çok güvendikleri sınıf arkadaşlarıyla birlikte olmayı tercih ettikleri asla unutulmamalıdır. Ayrıca, eğer sınıftaki içedönük bir öğrenciye bir soru yöneltilirse, ona cevabı düşünmesi ve kafasında formüle etmesi için yeterince zaman tanınması gerekir (Condon ve Ruth-Sahd, 2013; Saban, 2009). U
Sonuç olarak, sessiz sınıfların gücünü fark etmek ve içedönük bireylerin potansiyelini ortaya çıkaracak ortamlar yaratmak, eğitimde kapsayıcılığı güçlendirir. Her öğrencinin kendini ifade edebileceği alanlar sunmak, sadece akademik başarıyı değil, aynı zamanda özgüven ve aidiyet duygusunu da destekler. Unutmayalım ki sessizlik, çoğu zaman derin bir düşüncenin ve yaratıcı bir zihnin habercisidir.
Kaynak
Saban,A.,(2018),Sarıçelik S., Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi – ENAD, İçedönük Bir Çocuğu Anlamak: Bir Anlatı Araştırması*
Elenur Dirgen
Sinop Üniversitesi Sosyal Bilgiler Öğretmenliği Bölümü
2. Sınıf Temsilcisi
Eğitim Departmanı Blog Yazarları Yöneticisi