
Modern Toplumda Yalnızlık ve Bireyin Sosyal İzolasyonu
Toplumlar tarih boyunca sürekli bir değişim ve dönüşüm süreci içerisinde olmuştur. Avcı-toplayıcı toplumlarla başlayan bu süreç tarım toplumuna, ardından sanayi toplumuna günümüzde ise bilgi ve bilişim toplumuna evrilmiştir. Her geçiş dönemi, bireyin yaşam biçimini, sosyal ilişkilerini ve kimlik algısını şekillendirmiştir. Ancak bu dönüşüm süreçleri arasında en büyük değişimin yaşandığı dönem, modern toplumun yapı taşı olan, temel üretim faktörünün bilgi olduğu bilişim toplumu olmuştur.
Modern toplumda bireyler bilgiye hızla erişebilmekte, iletişim araçlarıyla dünyanın dört bir yanından insanlarla iletişime geçebilmektedir. Küreselleşme dediğimiz bu süreç ile insanlar erişimde zorlanmazken bağ kurmakta zorlanmaya başlamışlardır. Ve bu durum ise modern toplumda bireyin yalnızlaşma olgusu başta olmak üzere birçok sosyal sorunu beraberinde getirmiştir.
Modern toplumda bireyin karşılaştığı temel sorunlar arasında yalnızlaşma, yabancılaşma, kimlik bunalımı, aidiyet duygusu yoksunluğu gibi sorunlar vardır. Ancak bizler bugün modern toplumda bireyin yalnızlaşması konusunu ele alacağız.
Geleneksel toplumlarda birey, aile, akraba ve komşuluk ilişkileri ile çevrili bir yaşam sürdürürdü. Bu ilişkiler bireyin kimliğini ve toplumsal aidiyetini de oluştururdu. Geleneksel toplumlarda insanlar sevinçlerini, acılarını ve deneyimlerini birbirleri ile paylaşır; bu paylaşım, bireylere derin ve anlamlı sosyal bağlar kurma imkânı sunardı. Ancak Modern toplumlar; bireyi tek başına ayakta durmaya zorlanan bir sistem içerisine aldılar.
Gelişen teknoloji sayesinde insanlar sürekli bağlantıda kalma hali geliştirdiler. Sürekli bağlantıda kalma hali bazı spesifik durumlar için olumlu karşılanabilse de bireylerin derin ve anlamlı bağlar kurmasını zorlaştırır hale getirdi. İnsanlar artık doğrudan temas yerine dijital iletişim araçlarını tercih etmekte, bu da ilişkilerin yüzeysel ve geçici hale gelmesine neden olmaktadır.
Geleneksel toplumlarda sosyal ilişkiler kuvvetliydi. Bayramlar, düğünler, taziyeler gibi ritüeller bireylerin sosyal ilişkilerini kuvvetlendirir, topluma aidiyet duygusu hissetmesini sağlardı. Ancak modern toplumda bu tür ritüeller yerini bireysel kutlamalara ve online paylaşımlara bırakmıştır. Bu paylaşımlar gerçek bir bağ kurmak yerine, yüzeysel ve anlık tatminlere dönüşmüştür. Örneğin, bir kişi doğum gününde çevresinden tebrik beklemek yerine, sosyal medyada bir ‘’ hikâye ‘’ paylaşır, aldığı beğeni ve yorumlarla mutlu olmaya çalışır. Ancak bu mutluluk kalıcı değildir, çünkü bireyin aldığı beğeniler derin bir bağa değil, sanal bir görünürlüğe dayanır.
Modern Toplum, hızla değişen normlar ve bireysel başarıya dayalı bir yapı içinde şekillenirken, toplumsal bağlar giderek daha da zayıflamaktadır. İnsanlar normal ve toplumun kabul ettiği şekilde yaşamaya zorlanmakta, farklı olanları dışlama ve yalnız bırakma eğilimini arttırmaktadır. Farklı olanın yalnız bırakılması modern toplumda bireylerin yalnızlaşmasının bir diğer yüzüdür. Ve bu dışlanma bireyde, duygusal ve sosyal yalnızlık yaratmaktadır.
Bir diğer önemli konu ise asosyalleşme eğilimidir. Sanal dünyada zaman geçirme tercihi oldukça artmış, özellikle genç nesil, dijital platformlarda sosyal ilişkiler kurarken, bilgisayar oyunları ile vakit geçirirken, gerçek hayatta sosyal ortamlardan kaçınma eğilimi göstermektedir. Bu durum, bireylerin sosyal becerilerini zayıflatmakta ve uzun vadede toplumsal bağlantılardan yabancılaşmalarına yol açmaktadır.
Bireyin yalnızlaşması, sadece sosyal ilişkileri değil, aynı zamanda psikolojik sağlığı da olumsuz etkilemektedir.
- Depresyon ve anksiyete bozukluklarının artışı
- Toplumsal aidiyet duygusunun kaybı
- Kendine yabancılaşma
- Sosyolojik Bakış Açısından Değerlendirme ve Çözüm Önerileri
Modern toplumda yalnızlaşma ve bu yalnızlığın birey üzerinde yarattığı psikolojik etkiler, görüyoruz ki sadece bireysel bir sorun olmanın ötesine geçmiştir. Bu durum sosyolojik bir bakış açısı ile ele alındığında, toplumların yapısal ve kültürel dinamikleriyle ilişkilidir diyebiliriz. Yalnızlaşmanın çözümü toplumsal bilinçlenme ve sosyal yapıyı güçlendirme ile mümkün olabilir.
Sosyolojik Perspektiften Birkaç Çözüm Önerisi
Eğitimde Sosyal Becerilerin Geliştirilmesi:
Empati, iletişim ve sosyal beceriler üzerine eğitimlere yoğunlaşılarak, bireylerin toplumsal bağlar kurma yetenekleri güçlendirilebilir.
Dijital Bağımlılıkla Mücadele:
Dijital medya kullanımının bilinçli hale getirilmesi, yüz yüze etkileşimlerin teşvik edilmesi ile insanların sanal dünyadan kopup gerçek hayatta sosyal bağlarda bulunulması sağlanabilir.
Toplumsal Farkındalık ve Aidiyet:
Toplumsal dayanışmanın arttırılması için projeler, etkinlikler düzenlenirken bir yandan da aidiyet duygusu güçlendirilebilir.
SONUÇ: Dramatik Bir Örnek- Cahit Zarifoğlu’nun ‘’ Eksik Yol ‘’ Öyküsü
Cahit Zarifoğlu’nun Eksik Yol adlı öyküsünde, apartmanda birbirine yakın yaşayan insanlar arasındaki yalnızlık ve yabancılaşma çok çarpıcı bir şekilde anlatılır. Herkes kendi odasında, kendi dünyasında hapsolmuş, komşularının varlığını bile hissetmeyen bireyler… Bu öykü, modern toplumda bireylerin sosyal bağlarının nasıl çözündüğünü ve yalnızlıklarının ne kadar derinleştiğini gözler önüne serer.
Zarifoğlu’nun öyküsünde, apartmanlarda yaşayan insanlar bir arada olmalarına rağmen birbirlerinden giderek uzaklaşmakta ve gerçek insan ilişkilerinin eksikliğini yaşamaktadır; tıpkı bizler gibi, aynı sosyal mecralarda var olmamıza rağmen birbirimizden giderek daha da kopuk hale geliyoruz.
- KAYNAKÇA:
- Surgit, B. (2019). Modern bireyin yalnızlaşması ve yabancılaşması bağlamında apartman yaşamı ve Cahit Zarifoğlu’nun “Eksik Yol” başlıklı öyküsü. TUDED 59(2), 449-466.
Havva Sevik
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sosyoloji Bölümü
3. Sınıf Temsilcisi