
Bir Dokunuşla Hayata Umut: Aile İçi Şiddette Ebenin Rolü
AİLE İÇİ ŞİDDET NEDİR?
Şiddeti DSÖ “Fiziksel güç veya iktidarın kasıtlı bir tehdit veya gerçeklik biçiminde bir başkasına uygulanması sonucu maruz kalan kişide yaralanma, ölüm ve psikolojik zarara yol açması ya da açma olasılığı bulunması” şeklinde tanımlar.
Şiddeti tek bir başlık altında incelemek günümüz şartlarında yanlış olur. Şiddet deyince aklımıza gelen ilk şey fiziksel şiddet olabilir ama bu yanlıştır. Şiddet, yalnızca fiziksel değildir; sözel tehditleri, duygusal istismarı, çocukları kullanmayı, izolasyonu (yani çevresel ya da ekonomik yoksun bırakmayı) da içerir.
Şiddeti en çok yaşayan gruplar yaşlı, kadın ve çocuklardır. Bu gruplar toplumun geri kalanına kıyasla kendini savunmakta ve korumakta zorlanan kısımda bulunuyor. Bireye karşı uygulanan şiddetler arasında en yüksek orana aile içi şiddet sahiptir. Konu aile içi istismar olunca şu an sadece eşe ve çocuğa yapılan şiddet açısından inceleyeceğiz.
Türkiye’de toplanan verilere göre kadınların %28,2’si hayatlarının herhangi bir döneminde psikolojik şiddetle, %12,8’i ise fiziksel şiddetle karşı karşıya kalıyor. Bahsi geçen şiddet olunca bu oranlar çok da inandırıcı gelmiyor kulağa. Sebebiyse ülkemizde yaşanan aile içi şiddetlerde kadınların gerek aile huzurunu(!) bozmamak, gerekse daha çok şiddet görmemek için resmi makamlara şikayette bulunmaması. Bu tabii Türkiye haricinde diğer ülkelerde de olan bir düşünce yapısı olsa da Türkiye’de özellikle de doğu şehirlerinde oldukça fazla karşımıza çıkıyor. Bu yüzden veriler bu konuda gerçekçiliğini koruyamıyor.
ŞİDDETİN BELİRTİLERİNİ TANIMAK
Şiddeti anlamak bazen nerdeyse imkansız gibi görünebilir ama imkansız değildir. Kendini belki size direkt göstermez, ben buradayım demez ama bazı ipuçları verir, yakalarsanız ne mutlu ama yakalayamazsanız her şey bir kartopu gibi büyüyüp kontrolden çıkabilir.
Fiziksel şiddeti tanımak diğer şiddetlere göre daha kolay olabilir. Peki bunu nasıl anlayabiliriz? Sinir kontrolü olmayan insanlar fiziksel şiddete de yatkınlardır. Bu şiddet belki ilk başta direkt kişiye dönük olmayabilir. Bazen nesnelere ya da kendisine bu şiddeti gösterebilir. Zaten bana uygulamıyor diyerek şiddeti yok saymak olacakların önüne geçmek için doğru bir adım değildir. Bir başkasına ya da nesneye şiddet uygulayan insan duygularını kontrol etmekte zorlanıyordur ve bu durumdaki biri için kim ya da ne olduğu önemli değildir. Bugün hedef başka biriyken yarın siz olabilirsiniz.
Psikolojik şiddeti anlamak fiziksel şiddete göre daha zordur. Psikolojik şiddet çok küçük şeylerden başlayabilir. Bu bir şaka altında gizli aşağılama da olabilir, arkadaş ortamında söylenen minik bir söz de olabilir. Masum görünebilir ya da bu zaten onun karakteri diyebilirsiniz ama aile içinde bile her bireyin kendine ait sınırları ve özel alanı olmalıdır. Psikolojik şiddet sadece hakaret değildir, içinde başka pek çok terimi de barındırır. Mesela manipülasyon bunlardan sadece biridir. Kişi size kendisinin haklı olduğunu ve sizin rahatsız olduğunuz şeyin çok saçma bir şey olduğuna inandırmaya çalışabilir ve bunu da ustaca yapar. Bazen de doğru bildiklerinizin aslında yanlış olduğuna inandırabilir. Bunları insanın anlaması içinde olduğu zaman oldukça zor çünkü karşıdaki insan sizi kaybetmemek için her yolu deneyip bunu da bir şekilde başarır. Kıskançlık da psikolojik şiddet olabilir bazen. Çünkü karşıdaki kişi bu şekilde sizi kısıtlamaya ve kontrol etmeyi amaçlayabilir. Türk aile yapısına göre bu tür şeyler bazen problem bile kabul edilmiyor hatta “Erkek sonuçta…” şeklinde başlayan cümlelerle karşıdaki kişinin yaptığı görmezden geliniyor.
Aile içinde cinsel şiddet pek çok açıdan ele alınabilir. Bu durum eşler arasında da olabilir, çünkü cinsellik karşılıklı rızaya bağlı olmalıdır ve taraflardan birinin rızası yoksa buna cinsel şiddet denir. Çünkü evlilik ya da ilişki, kimseye diğerinin bedeni üzerinde hak vermez. Günümüzde erkeklerde de bunun görülmesiyle beraber kadınlar da kendilerinde dayatılan “Eşin o senin eğer seninle yaşamazsa dışarıya gider” gibi düşüncelerden dolayı farkına varmasalar da bu durumu sıklıkla yaşıyorlar. Bir diğer eşler arasında yaşanan cinsel şiddet türüyse rıza ile olan bir cinsellikte yapılan rızasız davranışlar. Kişilerin cinsel ilişkiye rızaları olabilir ama bu yapılan her şeye göz yummak istediği anlamına gelmez.
Cinsel şiddet başlığı altında sadece eşler arasında olanları değil çocuklara karşı olanları da göz önünde bulundurmalıyız. Baba bile olsalar öz ya da üvey fark etmeksizin çocuklara cinsel istismar ve tacizde bulunabiliyorlar, çocuklar bunu diğer aile fertlerinden de görebiliyorlar. Eğer çocuk küçükse bu yaşanan olayın yanlış olduğunu hissetse bile adını koyamayabiliyor, ailesine bahsettiği zaman karşılaşacağı tepkiden de çekinebiliyor. Bazense bahsetse bile o kişiye konduramayıp çocuğu çok ciddiye almayabiliyorlar. Bunlar günümüzde bile hala yaşanan ama çoğunlukla gün yüzüne çıkmayan olaylardır.
Şu an bu şiddet türlerinin belirtilerinden bahsederken sebeplerinden bahsetmiş olsak bile hiçbir şiddet türünün sebebi, haklı yanı olamaz. Şiddet şiddettir ve yanlış olanı da yanlışı yapanı da güzellemek bunların önüne geçmeyecektir.
EBENİN SORUMLULUĞU VE MESLEKİ YÖNÜ
Ebe sadece doğum ve kadınla ilgilenmekle kalmaz aynı zamanda kadın ve aile için destekçilerden biridir.
Biz ebeler olarak aileye en yakın sağlık çalışanları konumundayız. Özellikle aile sağlığı merkezlerinde anneyle ve aileyle oldukça yakından iletişim kurup yaşantıları hakkında izlenimlerimiz oluyor. Bu bazen rutin aşılar sırasında yapılan ayaküstü bir sohbetten bazen de yapılan telefon konuşmalarından olabilir. Aileler ebelerle iletişim kurarken onlara güvenir ve destek beklerler. Bizler doğru gözlem ve yaklaşımlarla aile içi şiddetleri fark edebiliriz. Böyle bir durum fark ettiğimizde yapmamız gerekense duyarsız kalmayıp kişiyle bunu konuşmak ve ona vakit ayırmak. Bu sıradaysa onun fikirlerini yönlendirmektense yapabileceğimiz şey hislerini ve düşüncelerini dinleyip eğer gerekirse ve isterse yapılabilecek şeyler olduğunu söyleyip gerekli kurumlar hakkında bilgilendirme yapmaktır. Bu sırada verdiği her kararda yalnız olmadığını hissettirmek de güven kurmak için oldukça önemlidir.
EĞİTİM VE FARKINDALIK
Aile içi şiddetin ne kadar önüne geçmek imkansız gibi görünse de eğitim ve farkındalıkla bu imkansızlık yenilebilir. Şiddeti fark etmek ve karşı çıkma yolları konusunda toplumumuz henüz bilinçsiz ve aynı zamanda korkuyor. Sebebiyse etrafta yaşanan olaylar. İnsanlar her gün şiddet haberiyle uyanıp şiddet haberiyle tekrar uyuyor ve bu artık normal gelmeye başlıyor. Ama normalleştirdiğimiz şeyin farkına vararak bir şeyleri düzeltmek için adım atabiliriz.
Her şey tabii ki yine bireyde başlayıp topluma yayılacaktır. İlk adımda birey yani bizler varız, önce kendimizde sonra da çevremizde olacak şekilde dur demeye başlayarak ilk adımı atmaya başlamalıyız.
Bunun bir de toplum ayağı vardır. Toplum ayağında ise eğitim büyük bir rol oynamaktadır, her şeyde olduğu gibi. Okullar, iş yerleri, belediye kursları ve daha pek çok yerde düzenlenecek eğitimler ve seminerlerle beraber farkındalık kazanmak ve normallerimizi düzeltmek daha da kolay bir şekilde ilerleyecektir.
Belki biz birey olarak bir anda büyük adımlar atamayız ama çevremizden başlayıp bir şeylere dur demeye ve tepki göstermeye başlarsak büyük adımlar da elbet bir gün peşinden gelecektir.
ŞİDDETE SESSİZ KALMAK DA BİR TUTUMDUR
Şiddete sessiz kalmak tepkisizlik değil bir tepkidir, şiddeti kabul etmektir. Bir eylemini, bir arkadaşıyla yaşadığı olayı anlatan birine tepki vermeyebilirsiniz ama şiddete sessiz kalmak şiddete göz yummak demektir. Bugün başkası için şiddete göz yummak yarın yaşanacaklara izin vermektir. Tepki vermek insanın olaya karşı tutumunu gösterir ve şiddet günümüzde önü alınamayan bir durum haline geldiği için ses çıkartmamak bir seçenek değil görmezden gelmek, normalleştirmek demektir. Bir olaya ses çıkartmak bazen arkadaş grubunda yapılan bir sohbet, bazen kendine sorulan bir soru, bazen gerekli kuruma ihbar etmek, bazense sadece dinleyip yalnız olmadığını hissettirmektir.
Unutmayalım ki, şiddetin bitmesi için sadece suçlunun değil seyircinin de değişmesi gerekir.

İrem Sude Kurşun
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Ebelik Bölümü
4. Sınıf Temsilcisi






