Tanı Koymak: Etiket mi, Gereklilik mi?

Tanı Koymak: Etiket mi, Gereklilik mi?

Zor bir dönemden geçerken bir psikolog ya da psikiyatristten destek almaya karar verdiğinizde, “Sen deli misin ki psikoloğa gidiyorsun?” cümlesini hiç duydunuz mu?

Toplumumuzda ruh sağlığı hizmeti almak hâlâ çoğu zaman “deli damgası” yemekle özdeşleştiriliyor. Bu bakış açısı yalnızca yardım arayışını zorlaştırmakla kalmıyor; aynı zamanda “tanı koyma” kavramını da olumsuz bir etiket gibi görmemize neden oluyor.

Peki, gerçekten tanı koymak bir etiketten ibaret mi, yoksa ruh sağlığını korumanın önemli bir adımı mı?

Toplumun önyargıları, “hasta” damgası yeme korkusu ve dışlanma kaygısı… Tüm bunlar, bireylerin ruhsal desteğe gerçekten ihtiyaç duydukları hâlde yardım arayışından vazgeçmelerine neden olabiliyor.

Tanı koymak neden gereklidir?

Doğru konulmuş bir tanı bireyin yaşadığı zorlukları anlamlandırmanın ve uygun tedavi ve destek yollarının belirlenmesinin bir aracıdır.

  • Bireyin yaşadıklarını anlamlandırmasını sağlar.
  • Doğru ve etkili tedavi planı oluşturmaya yardımcı olur.
  • Bireyin kendini tanıma ve farkındalık kazanmasını sağlar.

Tanı koymak şart mıdır?

  • Tanı koymak her zaman zorunlu değildir. Her birey, zaman zaman yoğun kaygı ya da stres yaşadığı dönemlerden geçebilir. Bu durumlar her zaman bir hastalığı değil, yaşamın doğal akışı içinde ortaya çıkan geçici stres ya da uyum süreçlerini yansıtabilir. Önemli olan, bu duyguların sürekliliği ve şiddetidir.

Yani her durumda tanı koymak gerekmez; ancak bazı durumlarda tanı hem danışanın yaşadığı süreci anlamlandırmasına hem de uzmanın uygun müdahale planını oluşturmasına yardımcı olur.

  • Tanı koymak bazen bireyin kendini belirli kalıplar içine hapsetmesine neden olabilir. Kişi, “Ben depresifim.” ya da “Benim anksiyetem var.” gibi ifadelerle kendini tanısına hapseder ve bu durum, değişim ve iyileşme sürecini zorlaştırabilir.

Tanının bir etiket gibi hissedilmesinin önündeki en önemli adımlardan biri de kullandığımız dildir. Kişinin kendisini “Ben anksiyete bozukluğu olan biriyim” veya “Ben depresifim” şeklinde tanımlaması, durumu kimliğinin bir parçası haline getirir. Oysa “Anksiyete bozukluğu yaşıyorum” veya “Depresyon deneyimliyorum” gibi ifadeler kullanmak, bu durumun kişinin kimliğinden ayrı, yönetilebilir ve geçici bir süreç olduğunu vurgular. Tanının amacı, bireyi belirli kalıpların arasına sıkıştırmak değil; yaşadığı zorlukları fark etmesini ve bu zorluklarla nasıl başa çıkabileceğini öğrenmesini sağlamaktır.

Unutulmamalıdır ki tanı, bir yol haritasının başlangıcıdır, varış noktası değil. Tıpkı bir doktorun fiziki bir rahatsızlık için teşhis koyarak doğru ilacı ve tedaviyi belirlemesi gibi, ruh sağlığı tanısı da iyileşme yolculuğuna ışık tutar. Bu harita, kişiye özel terapi yöntemlerinin seçilmesine olanak tanır. Tanı, kişiyi bir kimliğe hapsetmek yerine, ona yaşadığı zorluklarla başa çıkmak için doğru araçları ve stratejileri sunar. Bu sayede “Neyim olduğunu bilmiyorum” belirsizliğinden, “İyileşmek için ilk adımım bu” netliğine geçişi kolaylaştırır. Böylece birey, yaşadığı zorluğun adını koyarak onunla daha etkili bir şekilde mücadele etme gücü bulur.

Yaşadıklarımızı inkâr etmek yerine kabul etmek ve ihtiyaç duyduğumuzda destek almaktan utanmamak gerekir. Zamanla psikolojiye karşı önyargılar azaldıkça ve farkındalık arttıkça, damgalanma kaygısı da kaybolacak; insanlar ihtiyaç duyduklarında doğru tedavi ve yöntemlere çekinmeden ulaşabileceklerdir. Unutmayalım ki, psikolojik destek almak utanılacak bir şey değildir. Tıpkı bedenimizin zaman zaman rahatsızlanabileceği gibi, ruhumuz da bazen destek ister; önemli olan ise bunu kabullenip, onunla nasıl başa çıkacağımızı öğrenmektir. Bu bakış açısı, bireyin kendi potansiyelini ve iyileşme gücünü elinde tutmasını sağlar. Bu sayede tanı, kişiyi güçsüzleştiren bir etiket olmaktan çıkıp, onu güçlendiren bir araca dönüşür.

Zaman ayırıp okuduğunuz için teşekkür ederim. Kendinize ve ruh sağlığınıza iyi bakın 😊 

Sude Nur Şimşek

Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi Psikolojik Danışman ve Rehberlik Bölümü

3. Sınıf Temsilcisi

Bu Yazıyı Paylaş
Yorum Yap