Kültürel Kodlardan Kurtulmak: Gerçekten Kendi Hayatını Mı Yaşıyorsun?

Kültürel Kodlardan Kurtulmak: Gerçekten Kendi Hayatını Mı Yaşıyorsun?

Gerçekten kendi hayatını mı yaşıyorsun, yoksa sana biçilen bir rolü mü oynuyorsun?
Doğduğumuz andan itibaren bir toplumun içine doğarız. Ailemiz, çevremiz, okul, medya ve gelenekler bize nasıl biri olmamız gerektiğini fısıldar. Hangi mesleği seçmemiz gerektiği, ne zaman evlenmemiz gerektiği, nasıl bir hayat yaşamamız gerektiği, hatta neye sevinip neye üzülmemiz gerektiği bile çoğu zaman bizim dışımızda belirlenmiştir. Kültürel kodlar, görünmez ama etkili kurallar gibi hayatımıza yön verir. Ve biz, bu kodları çoğu zaman sorgulamadan kabulleniriz çünkü başka türlüsünün mümkün olduğunu bile bilmeyiz.

Fakat bir gün içimizde bir şey kıpırdar. Seçimlerimizin aslında bize ait olmadığını fark ederiz. Yıllarca “doğru” denilen yolda yürümüşüzdür ama mutlu muyuzdur? Gerçekten kendimiz olabildik mi? Yoksa başkalarının onayladığı, topluma uygun görülen bir versiyonumuzu mu yaşıyoruz?
Kendi hayatımızı yaşadığımızı zannederken, başkalarının yazdığı bir senaryoda figüranlık yapıyor olabilir miyiz?

İşte bu yazı seni tam da bu noktada durup düşünmeye davet ediyor. Çünkü bazen en büyük özgürlük, bize öğretilenleri sorgulamakla başlar. Belki de tam şu anda, ilk kez gerçekten kendi hayatını kurma cesaretini gösterebilirsin.

Hiç düşündün mü, bu hayat gerçekten senin mi? Yoksa yıllardır sana gösterilen yolda mı yürüyorsun? Belki de ne giyeceğimize ne zaman evleneceğimize, nasıl bir hayat kuracağımıza kadar çoğu şeyi biz değil, başkaları seçiyor. Aile, toplum, gelenekler, sosyal medya… Hepsi birer kültürel kod ve biz çoğu zaman bu kodlarla donatılmış bir hayatı “normal” zannediyoruz.

Ancak bu kodlar sadece doğduğumuz yerde şekillenmiyor. Günümüzde kitle iletişim araçlarının etkisiyle kültürel etkileşim artık her yerde. Örneğin, UNESCO verilerine göre dünya genelinde en çok izlenen dizilerin büyük kısmı farklı ülkelerin yapımları. Kore dizileri, Amerikan sitcom’ları, İspanyol suç dizileri… Her biri kendi kültürünün yaşam tarzını, ilişkilerini ve değerlerini izleyiciye fark ettirmeden sunuyor. Ve biz bu içerikleri sadece eğlence olarak görsek de, aslında başka kültürlerin bakış açılarını içselleştiriyoruz.

Düşünsene; bir çocuğun izlediği çizgi filmdeki kahraman Japon, ama hikâyesi Brezilya’da geçiyor olabilir. Çizgi karakterler bile artık globalleşmiş durumda. Mesela “Dora the Explorer”, çocuklara hem İngilizce hem İspanyolca öğretirken aynı zamanda farklı kültürleri de tanıtıyor. Bu, bilinçli bir kültürel aktarımın ta kendisi.

Giyim tarzına bakalım. Modaya uyma eğilimi, kültürel kodların en hızlı değiştiği alanlardan biri. Eskiden geleneksel kıyafetlerin yaygın olduğu yerlerde bile artık Batı tarzı giyim hakim. Bu yalnızca estetik bir tercih değil, aynı zamanda kültürel bir yönelimi de temsil ediyor. Moda, tüketim alışkanlıklarını, sosyal görünürlüğü ve hatta özgüveni etkiliyor.

Yemek kültürü de buna güzel bir örnek. Artık dünyanın neredeyse her yerinde sushi yiyebiliyor, Starbucks kahveleri içebiliyoruz. Doğan’ın (2005) yaptığı araştırmalara göre, kültürel ürünlerin başka coğrafyalarda hızla yayılması, yerel kültürlerin gündelik alışkanlıklarını da değiştiriyor. Fast food zincirleri sadece yemek değil, aynı zamanda belirli bir yaşam tarzını da paketleyip sunuyor bize.

İletişim bilimciler, kültürel anlamların yalnızca yüz yüze karşılaşmalarla değil; izlenen bir film, dinlenen bir şarkı, hatta bir ürünün ambalajı aracılığıyla da oluştuğunu söylüyor. Yani sıradan bir alışveriş bile fark etmeden bir kültürel deneyime dönüşebiliyor.

Tüm bu örnekler şunu gösteriyor: Kültürel kodlar artık her yerde. Ve biz farkında olmadan bu kodların içinde şekilleniyoruz. Peki, bu kadar yoğun bir kültürel etkileşim içerisinde gerçekten ne kadar “kendimiz” kalabiliyoruz?

İşte bu yüzden, seçimlerimizin kökenini sorgulamak büyük bir fark yaratıyor. Giydiğimiz, izlediğimiz, dinlediğimiz her şeyin ardında bir anlam olabilir. Bu benim seçimim mi, yoksa bana öğretilmiş olan mı?
Bu soruyu kendine sormaya başladığında, belki de ilk kez kendi hayatının iplerini eline alıyorsundur.

Çünkü bazen özgürlük, sana ait olmayanı fark ettiğin anda başlar.

KAYNAKÇA:
Doğancı, H. K., & Tuncay, T. (2022). KAÇARAK EVLENEN KADINLARIN YAŞAM DENEYİMLERİNİN İNCELENMESİ. Sosyal Politika Çalışmaları Dergisi, 22(55), 339-376. https://doi.org/10.21560/spcd.vi.868028

Saraç, H. (2019). Bir milletin kültürel belleğinin şifreleri: Kod kültürleri. RumeliDE Dil Ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi157-169. https://doi.org/10.29000/rumelide.648467

Serenay Çetin

Hacettepe Üniversitesi Sağlık Yönetimi Bölümü

4. Sınıf Temsilcisi

Bu Yazıyı Paylaş
Yorum Yap