
Kadın Dayanışmasının Gücü: Örnekler ve İlham Veren Hikayeler
Öncelikle yazıma şu söz ile başlamak istiyorum ‘kadın kadının kurdudur, yurdudur.’
Kadın Dayanışmasının Gücü: Sosyolojik Bir Perspektif
Kadın dayanışması, sadece bireylerin bir araya gelerek sorunlarını çözmek için birlikte hareket etmeleri değil, aynı zamanda toplumsal eşitsizliklere karşı kolektif bir direnç oluşturmalarıdır. Sosyolojik açıdan bakıldığında, kadınların birlikte hareket etmesi yalnızca bireysel düzeyde değil, toplumsal yapının da şekillenmesinde büyük bir etkiye sahiptir. Bu yazıda, kadın dayanışmasının toplumsal yapıları nasıl dönüştürdüğünü ve ilham veren örneklerle bu gücün ne kadar etkili olduğunu inceleyeceğiz.
1.Kadın Dayanışmasının Sosyolojik Temelleri
Kadın dayanışmasının toplumsal boyutunu anlamak için öncelikle toplumsal cinsiyet teorilerine bakmak gerekir Kadınların tarihsel olarak, erkek egemen toplumlarda daha düşük bir statüye sahip olduğu kabul edilir. Ancak kadınlar, bu toplumsal yapıya karşı sürekli bir direniş göstermiş ve farklı stratejilerle dayanışma oluşturmuşlardır.
Kadın dayanışması, kadınların kendilerini ifade etmeleri, güçlenmeleri ve toplumsal değişim için bir araya gelmelerinin yoludur. Bu dayanışma, farklı sınıflardan, etnik kökenlerden, cinsel yönelimlerden gelen kadınların ortak bir amaç etrafında birleşebileceği bir platform sunar. Bu süreçte, kadının yalnızca bir birey olarak değil, kolektif bir kimlik ve güç olarak var olmasına olanak tanınır.
2.Kadın Dayanışmasının Tarihsel Örnekleri
Kadınların tarih boyunca birbirlerine destek olması ve dayanışma göstererek toplumsal değişimlere öncülük etmeleri, güçlü bir örüntü oluşturur. İşte bazı önemli tarihsel örnekler:
a.Kadınların Oy Hakkı İçin Mücadele
19.yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında, birçok batılı ülkede kadınlar, oy haklarını elde etmek için örgütlenmiş ve büyük bir dayanışma göstererek bu haklarını kazanmışlardır. İngiltere’deki Süfrajet Hareketim, kadınların devlet ve toplum tarafından tanınan eşit haklar için verdikleri mücadelenin sembolüdür. Bu hareket, sosyal yapıyı değiştirmek için kolektif bir eylemin gücünü ve kadının sosyal alanda aktif olma isteğini gözler önüne serer.
b.Kadınların İşçi Hakları İçin Mücadele
20.yüzyılın başlarında, endüstriyel devrimin getirdiği zorluklar ve kadın işçilerin maruz kaldığı kötü çalışma koşulları, birçok kadın işçiyi bir araya getirerek dayanışma hareketlerini başlatmıştır. Bu dönemdeki en bilinen örneklerden biri, 1908’de New York’taki “Kadın İşçi Protestosu”dur. Kadınlar, eşit işe eşit ücret ve daha iyi çalışma koşulları talep ederek, kadınların iş gücündeki varlıklarını pekiştirmiştir. Bu dayanışma, sadece kadınların iş gücünde daha eşit haklara sahip olmalarını sağlamamış, aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına yönelik adımlar atılmasına önayak olmuştur.
3.Modern Kadın Dayanışması: Toplumsal Medyanın Rolü
Bugün, kadın dayanışması sadece fiziksel alanda değil, dijital platformlarda da kendini göstermektedir. Sosyal medya, kadınların bir araya gelerek seslerini duyurdukları, toplumsal değişimi tartıştıkları ve birlikte mücadele ettikleri bir araç haline gelmiştir. #MeToo hareketi, kadınların cinsel saldırı ve tacize karşı verdiği mücadelenin örneklerinden biridir.
a.MeToo Hareketi
MeToo, 2017 yılında Hollywood’da başlayan ve dünya çapında yayılan bir harekettir. Bu hareket, kadınların cinsel taciz ve saldırıya uğrama deneyimlerini paylaşmalarına ve birbirlerine destek olmalarına olanak tanımıştır. Toplumsal medya sayesinde kadınlar, daha önce sessiz kalmak zorunda kaldıkları travmatik deneyimlerini seslendirebilmiş ve toplumda önemli bir farkındalık yaratmışlardır. Bu, kadın dayanışmasının dijital çağdaki en güçlü örneklerinden biridir.
b.Kadın Sığınma Evleri ve Sosyal Yardım Ağı
Kadınlar, şiddet gördüklerinde birbirlerine destek olabilecekleri dayanışma ağlarını da kurmuşlardır. Kadın sığınma evleri, yalnızca fiziksel barınak sağlamakla kalmaz, aynı zamanda kadınların yeniden topluma katılmalarına yardımcı olan psikolojik destek ve iş gücü eğitimi gibi hizmetler sunar. Bu tür dayanışma ağları, kadınların hayatlarını yeniden inşa etmeleri için hayati öneme sahiptir.
4.İlham Veren Kadın Hikayeleri
Kadın dayanışmasının gücünü gösteren çok sayıda ilham verici hikaye bulunmaktadır. İşte onlardan bazıları:
a.Malala Yusufzay – Eğitim İçin Mücadele
Malala, 15 yaşında Taliban tarafından başından vurulmasına rağmen, kız çocuklarının eğitimi için verdiği mücadeleye devam etmiştir. Onun hikayesi, sadece bir kız çocuğunun gücünü değil, dünya çapında kadınların birbirine nasıl destek olduğunu ve dayanışma gösterdiğini gözler önüne serer.
b.Rosa Parks– Sivil Haklar Hareketi
Rosa Parks, 1955 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde, ırkçı bir toplumsal düzene karşı çıkarak, bir otobüste yerini bir beyaz kişiye vermeyi reddetmiştir. Bu eylemi, Amerika’daki siyahilerin sivil haklar mücadelesini ateşlemiş ve dünya çapında kadın dayanışmasının bir simgesi haline gelmiştir. Bu eylemi, toplumsal değişim için bireysel bir cesaretin kolektif güce nasıl dönüştüğünü gösterir.
5.Kadın Dayanışması ve Toplumsal Değişim
Kadın dayanışması yalnızca kadınların birbirlerine destek olmasını sağlamakla kalmaz, aynı zamanda toplumsal yapıları dönüştürme gücüne sahiptir. Kadınların bir araya gelmesi, toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle mücadele etmeyi ve kadınların haklarını savunmayı mümkün kılar. Kadınlar, tarihi boyunca dayanışma içinde, daha adil ve eşit bir toplum oluşturma yolunda önemli adımlar atmışlardır.
Sonuç: Kadın Dayanışmasının Geleceği
Kadın dayanışması, toplumları dönüştürmeye devam edecektir. Her gün, kadınların bir araya gelip toplumsal cinsiyet eşitsizliği, şiddet, ayrımcılık ve diğer toplumsal sorunlara karşı mücadele ettikleri yeni örnekler ortaya çıkmaktadır. Sosyolojik açıdan, kadın dayanışmasının gücü, toplumsal yapıları değiştirme potansiyeline sahip bir araçtır. Bu dayanışma, sadece kadınların hayatını değiştirmekle kalmaz, tüm toplumu daha adil bir yer haline getirmek için bir güç oluşturur.
1.Pınar Gültekin Davasında Kadınların Mücadelesi (2020)
Pınar Gültekin’in erkek arkadaşı tarafından vahşice öldürülmesi Türkiye’yi derinden sarstı. Ancak olayın ardından kadınlar hem sosyal medyada hem de sokakta büyük bir dayanışma gösterdi:
#PınarGültekinİçinAdalet etiketiyle milyonlarca paylaşım yapıldı.
Kadınlar, dava sürecini yakından takip etti ve her duruşmada adliye önünde toplandı.
Bu dayanışma, cinayet sanığının ceza indirimi almaması için büyük bir kamuoyu baskısı oluşturdu.
Üniversite öğrencisi Pınar Gültekin, 2020’de Muğla’da öldürülmüş ve Adli Tıp Kurumu raporuna göre ölümünün henüz hayattayken yakılmasına bağlı meydana geldiği belirtilmişti.
-Hayalleri olan bir genç kız ve tek suçu ise nasıl bi adamı sevdiğini bilmemesi
2.Özgecan Aslan (2015)
Özgecan Aslan, evine dönerken bindiği minibüste şoför tarafından öldürüldü. Türkiye bu olayla sarsıldı ve ardından çok büyük bir kadın dayanışması doğdu:
Binlerce kişi Türkiye’nin dört bir yanında sokaklara çıktı.
Kadınlar, “Erkek adalet değil gerçek adalet” diyerek yargı sistemine karşı ses yükseltti.
Olay, kadın cinayetlerine karşı kamuoyu farkındalığını çok ciddi biçimde artırdı.
Erkekler, “Benim kızım da Özgecan” diyerek sessiz kalmamaya başladı. Bu, toplumsal farkındalığın genişlemesinde etkili oldu.
-Peki özgecanın suçu neydi eve gitmek için toplu taşıma kullanması mı ?
Bu vahşice cinayetten sonra ise otobüslere ve dolmuşlara kamera takıldı bunun için illa ki gencecik bir kızın hayatından mı olması gerekiyordu ?
3.Şule Çet (2018) – “İntihar değil cinayet” mücadelesi
Şule Çet, Ankara’da bir plazanın 20. katından düşerek hayatını kaybetti. İlk başta olay intihar gibi sunuldu. Ancak ailesi ve kadın örgütleri bu anlatıya karşı çıktı.
Kadın örgütleri ve sosyal medya kullanıcıları, “Şule için adalet” sloganıyla büyük kampanyalar başlattı.
Deliller kamuoyu baskısıyla yeniden incelendi, katil tutuklandı ve mahkûm edildi.
Bu dava, adli süreçte kadınların örgütlü mücadelesinin neler başarabileceğini gösteren önemli bir örnek oldu.
4.Emine Bulut Cinayeti ve “Ölmek İstemiyorum” Çığlığı (2019)
Eski eşi tarafından çocuğunun gözleri önünde öldürülen Emine Bulut’un son sözleri “Ölmek istemiyorum” ülkenin hafızasına kazındı.
Kadınlar o sözleri pankartlara taşıdı, duvarlara yazdı, eylemlerde haykırdı.
Sosyal medyada milyonlarca kişi #EmineBulut etiketiyle sesini duyurdu.
Bu olayın ardından kadınlar “Kadınlar yaşasın diye” sloganıyla örgütlenmelerini artırdı.
-Tek suçu yanlış bir adamla evlenmesi miydi yanlış bir adamla evlendi diye kendi evladının önünde öldürülmeyi mi haketti asla
5.Duygu Delen (2020) – “Camdan düştü” yalanı bozuldu
Duygu Delen, erkek arkadaşıyla tartıştıktan sonra 4. kattan düşerek hayatını kaybetti. Sanık “intihar etti” dese de, kadınlar olayın üzerine gitti.
#DuyguİçinAdalet etiketiyle büyük bir kampanya başlatıldı.
Görgü tanıkları, adli raporlar ve sosyal medya baskısıyla olayın üzeri örtülemedi.
Sanık tutuklandı ve kadınların mücadele azmiyle adalet yerini buldu.
Şiddetin Bahaneleri Yoktur: İlk Anda Ses Çıkar
Bir kadın, kimden gelirse gelsin, hiçbir şekilde şiddete sessiz kalmamalıdır. “Bir kereden bir şey olmaz” düşüncesi, daha büyük acıların kapısını aralar. Unutulmamalıdır ki, bir kez şiddet uygulayan biri, bunu tekrar edebilir. Bu yüzden ilk anda “dur” demek, en kritik adımdır.
“Sevdiğim insan bana zarar vermez” demek bir yanılsamadır. “Kocam döver de sever de” sözleri, kadının şiddete boyun eğmesini meşrulaştıran, eski ve yıpratıcı bir söylemdir. Oysa sevgi, zarar vermekle bir arada var olamaz. Gerçek sevgi, saygı ve güven üzerine kurulur. Şiddet ise bu değerleri yok eder.
“Biraz alkol almıştı, o yüzden yaptı” demek de şiddeti mazur gösteremez. Alkol, birine zarar verme hakkını kimseye tanımaz. Bahane değil, sorumluluk aranmalıdır. Şiddet uygulayan kişinin gerekçeleri değil, mağdurun yaşadığı travma önemlidir.
Bu tür durumlarda sessiz kalmak, sadece o anı değil, geleceği de etkiler. İlk şiddet anında susarsanız, sessizlik zamanla alışkanlığa dönüşür ve sizi sessizliğe mahkum eder. Oysa şiddet karşısında sesinizi yükseltmek, hem kendiniz hem de başka kadınlar için bir dayanışma çağrısıdır.
Unutmayın: İlk adımı siz atarsınız, ama yalnız yürümezsiniz. Şiddete karşı susmayan her kadın, toplumsal dönüşümün parçası olur.
Ortak Noktalar
-Kadın cinayetleri genellikle daha önce tehdit, şiddet, uzaklaştırma kararı gibi ihmal edilen sinyallerin ardından gerçekleşiyor.
-Kadınlar bir araya gelince sadece failleri değil, sistemi de sorgulamaya başlıyorlar.
-Sosyal medya ve sokak eylemleri dayanışmanın güçlü araçları haline geldi.
Önerilen Akademik ve Güvenilir Kaynaklar:
- Scott, Joan Wallach. Gender and the Politics of History. Columbia University Press, 1988.
→ Toplumsal cinsiyetin tarihsel bağlamını ve toplumsal yapılar üzerindeki etkisini inceler.
- Hooks, bell. Feminist Theory: From Margin to Center. South End Press, 1984.
→ Feminist düşüncenin temel kavramları ve kadın dayanışmasının teorik altyapısı üzerine önemli bir eserdir.
- Mohanty, Chandra Talpade.Feminism Without Borders: Decolonizing Theory, Practicing Solidarity. Duke University Press, 2003.
→ Küresel kadın dayanışmasını postkolonyal bağlamda ele alır.
- Tilly, Louise A., and Joan W. Scott. Women, Work, and Family. Routledge, 1978.
→ Kadın emeği, dayanışması ve aile yapılarının tarihsel gelişimini sosyolojik açıdan sunar.
- Mansbridge, Jane JWhy We Lost the ERA. University of Chicago Press, 1986.
→ ABD’de kadın hakları mücadelesi ve örgütlü dayanışma hareketlerinin siyasal sürece etkileri.
- Davis, Angela Y.Women, Race, & Class. Vintage Books, 1981.
→ Irk, sınıf ve toplumsal cinsiyetin kesişiminde kadın mücadelesine dair tarihsel ve eleştirel bir bakış.
- #MeToo hareketi üzerine akademik analizler için:
* Gill, Rosalind, and Shani Orgad. “The Shifting Terrain of Sex and Power: From the ‘Sexualization of Culture’ to #MeToo.” Sexualities, vol. 21, no. 8, 2018.
Sabiha Naz Gümüş
Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü
1. Sınıf Temsilcisi