
Çocuklara Nasıl Sınır Koyabiliriz?
Sınır koymakla baskı kurmak arasındaki farkı hiç düşündünüz mü?
Sınır koymak, sanılanın aksine çocuğun özgürlüğünü kısıtlamak değil, çocuğa güvenli bir ilişki içerisinde yön vermektir. Tıpkı bir pusula gibi… Fakat çoğu ebeveyn bu sürecin baskıya dönüşmemesi için nasıl bir denge kuracağı konusunda karmaşa yaşar. Ebeveyn bir yandan çocuğunun özgüvenli, üretici, özgür bir insan olmasını isterken bir yandan da çevresindekilere saygılı sorumluluk sahibi olmasını bekler. Tam da bu noktada dengeyi sağlayabilmemiz için sınırlar devreye girer. Doğru zamanda doğru bir şekilde konulan sınır çocuğa bir pusula gibi yön gösterip onun güvenli ilişkiler kurmasını sağlar.
Sınır koymak nedir, ne değildir?
Çocuğa kazandırmak istediğimiz bir davranışla ilgili kural ve beklentiyi öğretebilme sürecine sınır koyma denir. Bu süreç dinamik bir süreçtir, sürekli gelişime ve değişime açıktır. Sınır koymak ebeveynin çocuk üzerinde hakimiyet kurması, otorite sahibi olması veyahut katı bir disiplin anlayışı demek değildir. Ancak her ebeveyn çocuğuna aynı şekilde sınır koyamaz. Ebeveyn tutumları, çocuğun bu sınırları nasıl algılayacağını ve çocuğun davranışlarını doğrudan etkiler.
Ebeveyn Tutumları
KONTROL VAR | KONTROL YOK | |
İLGİ VAR | Demokratik | Hoşgörülü |
İLGİ YOK | Otoriter |
İhmalkâr |
Ebeveyn stillerinin çocuğa sınır koyma davranışı üzerindeki etkisi
Otoriter tutumu benimseyen ebeveynler tabloda gördüğünüz üzere çocuklarına karşı ilgilerini, sevgilerini göstermezler ya da çocukları ancak onların istedikleri gibi davrandıklarında sevgilerini gösterirler. Çocukla aralarına mesafe koyarlar. Çocuklarının kendilerinin belirlemiş olduğu kurallara uymalarını isterken sürekli bir kontrol hali içerisinde olurlar. Bu durum çocuğun kendine olan güvenini ortadan kaldırır. Bu tarz ailelerde çocuğun itaati önemlidir ve çocuk kurallara uymadığı takdirde ceza alacağını bilir, çocuğun duygu ve düşünceleri dikkate alınmaz. Bu tutumdaki ebeveynler çocuklarına sınırı baskıyla koyar. Bu durum çocukta korkuya dayalı itaat, düşük özgüven ya aşırı uyum ya da isyankâr olacak şekilde görülür.
İhmalkâr tutumu benimseyen ebeveynler çocuklarına ne ilgi gösterir ne de kontrol eder. Dolayısıyla sınır da koymazlar. Bu ailelerde kuralsızlık ve duyarsızlık beraber görülürken çocuklarına dışardan baktığımız zaman ‘başına buyruk’ gibi görünebilir. Düşük özdenetim, sorumluluk almaktan kaçınma, düşük benlik saygısı, ilişkilerde sınır ihlali (ne kendi sınırlarını çizebilir ne de başkalarının sınırlarına saygı duyabilir.). Bu tarz ebeveynliğe maruz kalmış çocuklar duygusal boşluklarını ya içe çekilerek ya da olumsuz davranışlarla doldurmaya çalışabilir.
Hoşgörülü tutumu benimseyen ebeveynler çocuklarına kıyamazlar. Onlara ilgi ve şefkat gösterirler ama onları kontrol etmezler. Adına aldanıp olumlu bir ebeveynlik tutumu olarak algılayabilirsiniz ama bu tutumdaki anne babalar çocuğa sınırsız haklar tanımakta bazen de ihmale varan bir şekilde hatalı davranışlarını bile büyük bir görüşle karşılayarak kabul etmektedir. Bu ebeveynliğe maruz kalan çocuklarda sınır kavramı gelişmez çünkü aile sınır koymada esnek ve tutarsız davranmıştır.
Demokratik ebeveynlik ise en istenilen ebeveynlik stilidir. Hem ilgi hem de kontrol vardır. Çocuğa tutarlı, açıklamalı ve sevgiyle sınır konulur. Kurallar birlikte belirlenir. Çocuğun duyguları dikkate alınır. Ebeveynin yaklaşımı çocuğun bilinçdışında ‘sana değer veriyorum, bu sınır senin iyiliğin için’ mesajı oluşturur. Bu ebeveynlerin çocuklarında özgüven, güvenli bağlanma, sorumluluk duygusu, iç disiplin görülebilir.
Peki çocuklara doğru bir şekilde sınır nasıl konulur?
Etkili bir sınır koyma süreci bağırmadan, cezalandırmadan, korkutmadan net ve tutarlı bir şekilde çocuğa rehberlik edebilmeyi içerir. Sınır koymada dikkat edilmesi gereken ilk unsur tutarlılıktır. Aynı davranışı bir gün hoş görülüp diğer gün cezalandırılması çocuğun kafasını karıştırır. İkinci dikkat edilmesi gereken unsur sınırın çocuğun yaşına ve gelişim düzeyine uygun olmasıdır. Mesela 4 yaşındaki bir çocuktan 8 yaşında gibi davranmasını bekleyemeyiz.
Çocuk neden kurala uyması gerektiğini bilmelidir bu yüzden kural koyarken net ve açıklayıcı olunmalıdır. Günlük hayattan örnek verecek olursak: Tabletten oyun oynama süresini aşan bir çocuk için ebeveyn ‘tableti artık bırakıyorsun!’ demek yerine ‘şimdi oyun süremiz doldu, tableti bırakıp birlikte dışarı çıkabiliriz’ der ise daha etkili sonuçlanabilir. Burada dikkat çekmek istediğim bir nokta var. Ebeveyn ‘tableti bırakıp birlikte dışarı çıkabiliriz’ derken çocuğa bir alternatif sunmaktadır. Çocuktan bir şeyi yapmamasını istediğimiz zaman ona alternatif sunduğumuz zaman çocuğun bu sınıra uyma davranışı daha tutarlılık gösterebilmektedir. Bir başka örnek verecek olursak çikolata isteyen ama hakkı dolmuş bir çocuğu düşündüğümüzde ebeveyn ‘tamam al hadi, yeter ki sus’ dememelidir. Bunun yerine “Bugün çikolata hakkın doldu. İstersen yarın birlikte seçeriz. Şimdi meyve yiyebilirsin.” Şeklinde alternatif sunmalıdır. Bu sayede ebeveyn kararında tutarlı davranmış oluyor. Uyumak istemeyen bir çocuk için doğru yaklaşım şöyle olabilir: ‘Uyuma saatin geldi. Hangi pijamanı giymek istersin? Sarı olan mı mavi olan mı seç bakalım.’ Bu durumda çocuğa kendini kontrol edebilme hissini vermiş oluyoruz aynı zamanda sınır da korunmuş oluyor.
Çocuğu sınırlara, kurallara uymadığı zaman cezalandırmak, ona bağırmak çocuğun gelişimi açısından negatif bir etki bırakır. Çocuğa yanlış bir davranışından dolayı ders vermek istiyorsak şu yöntem etkili olabilir: Var olan bir hakkından bir süreliğine mahrum bırakmak. Örneğin çocuk kardeşine vurduysa 1 gün boyunca televizyon izlememe sınırı konulabilir. Yaptığı iyi bir davranışı pekiştirmek için ise çocuğu ödüllendirebiliriz. Ancak burada dikkatli olunmalıdır çünkü çocuk davranıştan ziyade ödüle odaklanabilir. Bu yüzden ‘şunu yaparsan sana şeker vereceğim’ şeklinde bir ödüllendirme olmamalıdır. Ödül başta söylenmemeli. Doğru ödül iyi davranıştan sonra spontane bir şekilde ortaya çıkmalıdır.
Sınırdan önce bağ kurma gelir: Güçlü bir ilişki olmadan sınır işlemez.
Özellikle ergenlikte risk alma davranışları görülmeye başlar: sigaraya başlama gibi… Ergenlere bu noktada sınır koymak istiyorsak ilk önce bağımızın güçlü olması lazım ki sınır koyabilme etkili olsun. Ebeveyniyle güçlü duygusal bağa sahip olamayan çocuk ebeveynin söylediklerini emir olarak algılar. Ebeveyniyle bağı kuvvetli olan çocuk ise ebeveynin koymuş olduğu sınırı kendisini koruyan bir çerçeve gibi görür.
Peki bu bağ nasıl kurulur? Sınır koymadan önce çocuğun dünyasına misafir ol.
Çocuğa zaman ayırarak, onu dinleyerek, duygusunu onaylayarak, temas kurarak (göz teması, fiziksel temas vs. olabilir) … Demokratik ebeveynliğin olduğu ailelerde bu bahsettiklerim net bir şekilde görülür. Ancak diğer tutumlarda (otoriter, ihmalkâr, hoşgörülü) bu davranışlara çok rastlanılmaz. Bazı ailelerde ebeveyn çocuğunun neye ilgisi olup olmadığını bilmemekte, onu tanımamaktadır. Çocuğunun neye ilgisi olup olmadığını bilmek bağ kurma davranışı üzerinde etkilidir. Örnek verecek olursam, bir baba çocuğunun ilgilendiği futbol takımını takip edip futbol üzerinden muhabbet açtığı zaman, çocuğun dünyasına onun dilinden girmiş oluyor. Bu sadece bir muhabbet değil baba ve çocuk arasında bağ kurma davranışıdır. Baba burada çocuğunun ilgi alanına saygı duyuyor, çocuğuyla ortak bir paydada buluşmaya çalışıyor. Bu şekilde bir bağ daha sonrasında konulacak olan sınırı daha etkili hale getirebilir. Çünkü çocuğun bilinçdışına şu mesaj yerleşmiştir: ‘Babam bana değer veriyor, söylediği şeyler beni yönetmek için değil, benim iyiliğim için.’
Çocuğa sınır konulmazsa davranış problemleri ortaya çıkar. / Oyun terapisi nedir?
Davranış problemlerinin çözümü için çocuk merkezli oyun terapisi çocukluk dönemine ait birçok psikolojik sorunun tedavisinde kullanılan bir yöntemdir. Oyun terapisi özellikle çocukların psikososyal sorunlarının çözülmesinde ve ideal gelişimlerinin destelenmesinde faydalı bir terapi yaklaşımıdır. Oyun çocuğun dünyasını tanıma ve duygularını ifade etme, yaşantılarını aktarmada önemli bir araçtır. Yanıt (2020), sınır koyma probleminin özellikle ebeveyn tutumlarından kaynaklandığını ve çocuk merkezli oyun terapisinin bu konuda etkili bir yaklaşım sunduğunu belirtmektedir. Bu makalede, sınırlara uyma problemi yaşayan 5 yaş bir çocuğun, çocuk merkezli oyun terapisiyle sağaltım süreci (iyileşme) aktarılmaktadır. Başlangıçta yoğun öfke nöbetleri, saldırganlık, kurallara uymama ve anneden ayrılmama davranışları sergileyen çocuk, terapi sürecinin ilk seanslarında terapistin sınırlarına direnen, güç ve kontrol temalı oyunlar oynayan, duygularını şiddet yoluyla ifade eden bir profildeydi. Ancak her seans, terapistin tutarlı sınır koyma yaklaşımıyla birlikte çocuğun güvenli bir ortamda duygularını dışavurmasına imkân tanıdı. Süreç ilerledikçe çocuk kuralları kabul etmeye, agresyonu azaltmaya, oyunlarında ilişki ve iş birliğine yer vermeye başladı. Son seanslarda çocuk kendi duygularını tanımlayan, sosyal ilişkileri oyunlarına yansıtan, kurallara uyan ve baş etme becerileri gelişmiş bir çocuk profiline ulaştı. Bu gelişim, sınır koymanın ancak duygusal bağ ve güven ortamı içinde, sabırla ve oyun gibi çocuğun diliyle kurulduğunda etkili olduğunu göstermektedir.
Unutmamalıyız ki sınırların olmadığı bir ortamda yetişen çocuklar kabuklarından çıktıkları zaman dünyaya açıldıklarında çatışma, reddedilme ve olumsuz tepkilerle karşılaşırlar.
KAYNAKÇA
Yanıt, E. (2020). “Çocuğumu benden alın!”: Sınır koyma probleminin çocuk merkezli oyun terapisi ile sağaltımı (Olgu sunumu). Türkiye Bütüncül Psikoterapi Dergisi, 3(5), 35–48. https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/926359
https://manisa.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2023_08/04114214_SINIR_KOYMA_-_OYRETMEN_SUNUMU.pdf
https://www.merveyilmaz.com/cocuguma-nasil-sinir-koymaliyim/
https://www.cocukpsikiyatrisi.com/anne-ve-babalarin-cocuk-yetistirme-tutumlari/
https://www.youtube.com/watch?v=0V3AQDkQt_c
https://www.youtube.com/watch?v=_-gvCAgkDRw
https://www.youtube.com/watch?v=-8-BkSuRJtM
Süreyya Ekinci
Ege Üniversitesi Psikoloji Bölümü
2. Sınıf Temsilcisi