İklim Adaleti Nedir?

İklim Adaleti Nedir?

Herkese selam! Umarım iyisinizdir ve her şey yolundadır:)

Bugün sizlerle gezegenimizin boğuşmakta olduğu küresel sorunlardan biri olan iklim krizi üzerine konuşmak istiyorum. Dünya genelinde birçok yerel ve küresel çevre politikaları yönetilmekte. Peki bu politikalar insanları nasıl etkilemekte?

Gelin öncelikle iklim krizini ele alalım: İklim krizi, bir diğer değişle iklim değişikliği sadece buzulların erimesi, deniz seviyesindeki değişiklik, sıcaklık rekorları veya kuraklıkla anılmıyor. Yani iklim krizinin yarattığı problemler sadece ekolojik alanla kısıtlı değil. Günümüzde iklim krizinin etkilerini ve bir şekilde sorumluluğunu taşıyanlar, yine bu duruma gelinmesindeki en az paya sahip olan insanlar. Bu da iklim krizini sadece “çevresel” bir sorun olmaktan çıkarıp aslında krizin “insan haklarına aykırı” bir durum olduğunu ortaya koyuyor. Peki, “iklim adaleti” nedir ve neden hepimizi ilgilendirmektedir?

İklim adaleti; çevre sorunlarının sosyal, ekonomik ve politik eşitsizliklerle birleşerek toplumun kırılgan kesimlerini daha fazla etkilemesinden dolayı alınan önlemlerin “herkes için adil” olmasını talep eden bir yaklaşımdır. Bahsedilen kırılgan kesim aslında gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkeleri kapsıyor diyebiliriz. Yoksulluk buradaki en önemli detay.

Temiz suya erişim, sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı, barınma ve gıda güvenliği gibi temel insan hakları doğrudan iklim krizinin tehdidi altında. Bu durumdan en çok etkilenen gruplar arasında da tabii ki diğer tüm felaketlerde olduğu gibi kadınlar ve çocuklar başta geliyor.

Dünyaya ve ülkemize özel bir inceleme yapmak istersek şunları söyleyebiliriz:

Dünya genelinde en çok sera gazı salan “gelişmiş” ülkeler, aynı zamanda krizin etkilerini en az hisseden ülkeler. Fakat Afrika, Güneydoğu Asya ve Pasifik ülkeleri gibi “gelişmekte olan” ülkeler kuraklık, sel, tarım krizleri gibi sorunlarla baş ediyor. 

Ülkemize geldiğimizde ise tarım bölgelerinde ve sulak alanlarda yaşanan kuraklık, kentlerde artan hava kirliliği; iklim göçü riski ile gelir adaletsizliği de birleşince iklim krizi mevcut sosyal eşitsizlikleri daha da derinleştiriyor. Üstelik günümüz şartlarında bile temiz suya, hijyenik koşullara ulaşmak hala erişilebilmiş bir standart olmadığından iklim krizinin yaratığı yeni sorunlar temel insan hakları bakımından insanları çok daha ağır şartlarda yaşamaya çalışmak zorunda bırakıyor.

Unutmayın ki iklim krizi yalnızca bir çevre problemi değildir; toplumsal eşitsizlikleri daha da görünür kılan ve insan haklarını tehdit eden bir toplumsal sorundur. Bu gezegen bizim ve sağlıklı yarınlar için gücümüz yettiğince elimizi taşın altına koymalı ve duyurabiliyorken sesimizi duyurmalıyız. İklim adaletini savunmak yalnızca doğayı değil insan haklarını ve küresel eşitliği de korumak demektir. Birleşerek, mücadelemizi büyüterek, sesimizi duyurarak herkes için iklim adaletini sağlayabilir ve yarınlara yaşanabilir bir dünya bırakabiliriz.

Araştırıp, bilinçlenip çevremizde farkındalık yaratmayı; adaletsizliğe karşı ses çıkarmayı ve herkes için yeşili korumayı unutmayalım:)

Cansu Kılıç 

Hacettepe Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü

3. Sınıf Temsilcisi

Bu Yazıyı Paylaş
1 Comments
  1. hanne kılavuz

    ellerine sağlıkk 🤍

Yorum Yap