fbpx

Mezun Olduktan Sonra İşin Hazır Derler…

Mezun Olmaya Hazır Mısın?

Mezun olunca ne iş yapacağımızı daha lise yıllarında düşünmüşüzdür değil mi? Hatta o ilkokulda “Büyüyünce ne olacaksın bakayım sen?” cümleleri yok mu… Zorla bize bir meslek seçtirmeye çalıştılar bizde en havalıları neyse söyleyiverdik. Hepimiz astronottuk ve uçuyorduk belli ki. Şimdi yerlerde süründüğümüzü de söylemiyoruz tabii ki. 

Lisenin son senesine geldiğinde ailen, hocaların sanki sen yeni doğmuşçasına başına uçuşur. Senin ne mesleği yapacağın, ileride nasıl bir hayat isteyeceğin çevrendekilerin tek sorunu olur. Sen bir an önce üniversiteye gitmenin hayalini kurarken “Ya abi ben de bi düşüneyim bari ileride ne meslek yapmak istediğimi dersin.” Sınavdan sonra sabahlara kadar mezun olunca işsiz kalmayacak olan meslekler googlelanmaya başlanır. Üniversite sınavında çok iyi bir başarı elde etmişsen ailen senin adına sanki sana NASA’dan teklif gelmişçesine sevinir. Sen de bu mutluluk tablosunu görünce hayatım kurtuldu diye sevinirsin. Sonucun zaten kötüyse sınavdan çıkar çıkmaz işsizlik kervanına ben de katıldım diye kendini alıştırmaya çalışırsın. Peki bu iki durum hep böyle mi yaşanır? 

Gelin eğlencesinin yanında korku ve endişe dolu anları da bize yaşatan bir safariyi aratmayan üniversitede hayatımızın o vahşi doğasında birlikte gezelim… 

Sayın yolcularımız safari turumuz başlamıştır lütfen mezun olduktan sonra kırılabilecek olan özgüveninizi sıkı bağlayın. 

Mezun olunca hemen iş bulunacağı peri masalını bize kim anlatmıştı?

Büyük bir gururla okuduğumuz o bölümden mezun olunca şirketlerin, devlet dairelerinin ayağımıza sereceği kırmızı halıyı göremeyince bir afallarız. “Ee var dediler…” tepkisini yapıştırıveririz. Çok iyi bölümler bitirip de yana yakıla iş ararken kendimizi bulmak bizi biraz üzer başta ama alışırız, alıştırırlar… Çevrendeki insanlar durumunu fark edip de sana, “Keşke falanca bölümü yazsaydın ya” dediği an ise başından kaynar sular dökülür. Canım ben çok okumak istedim de işte olmadı… 

Üniversitedeki ilk yıllarımız; arkadaş ortamları, şehre alışma, hocalara alışma, insanlara alışma, gözümüzü açmaya alışma, o parti bu parti derken geçer. Stajların kapıya dayanmasıyla çalışma hayatı, o acımasız yüzünü göstermeye başlar. Atom karıncalar gibi stajlarımızda bir oraya bir buraya koşturup çalıştık bazılarında tutunduk bazılarında tutunamadık. “Evet biz seni misafir etmiş olalım seneye tekrar denersin şansını.” gibi tepkilerle karşılaştıktan sonra “En iyisi ben okulu uzatayım yaa ya da yüksek lisansa başlayayım…” tilkileri gelir aklımıza.  

Hepimiz kabul edelim ki üniversitenin bu kadar hızı biteceğini tahmin etmiyorduk. Özgüvenimiz öyle yerindedir ki mezun olunca tüm iş fırsatlarının önümüze serileceğine inanırız. Fakat gerçek pek de öyle olmaz. Tüm arkadaşlarımız yavaş yavaş iş bulmaya başlamışken ben neden evdeyim diye sorgulamaya başlarız. 

İşsiz kalma korkusuyla baş ederken CV’ler tazelenmeye başlanır. Çevrenizdeki herkes o kadar meşguldür ki en ufak bir boş bakışınızda “Yahu bi benim mi ilgilenecek bir şeyim yok?”dersiniz. Buna bir de KYK ödemesinin stresi de gelir ekip tamamlanır. Çözüm üretme aşamasına gelindiğinde ise bir şeylere geç kaldığını düşünüp acaba kursa mı gitsem diye düşünürüz.

Ardından acaba yanlış bir bölüm mü okudum? Acaba hayalimdeki iş farklı bir yer de mi? Acaba hayalimdeki iş bir hindistan cevizi güvenlik mühendisi olmak, bir tuvalet kağıdı koklayacısı olmak ya da profesyonel bir uykucu olmak mı? Bu meslekler dünyanın bir yerlerinde bugün para kazanıyor. Hiç öyle bakma bence biz de bir düşünmedik değil…

Lise sıralarındayken okulun rehberlik hocaları tarafından yapılan ilgi alanına göre meslek seçim anketleri pek de kötü değilmiş aslında sanki ya?

Mezun olduğunda kalbindeki işin seni bulması dileğiyle güzel okurumuz!

Bu Yazıyı Paylaş
Yorum Yap