fbpx

MADALYONUN ÖTEKİ YÜZÜ: TOKSİK İLİŞKİ

Bizler neden bir ilişkiye başlarız, mutlu olmak için mi? Yoksa kendimi tatmin etmek için mi? Mutlu olmak, gelişmek, belki de diğer yarımızı bulup sonsuz huzurda yaşamak için. Aslında temel amacımız kendimizi daha iyi hissetmek iken bazı ilişkiler bize tam tersi etki yapar; zarar verir ve kendimizi kötü hissetmemize neden olur. Bu tür ilişkiler birey/bireyler için oldukça yıpratıcıdır. Tam da kendinizi ilişkide iyi hissetmek yerine kendinizi tam tersini yaşarken buluyorsanız size kötü bir haberim var. Maalesef ki son zamanlarda o çok duyduğumuz toksik (zararlı) ilişki hayatınızın başrolünde olabilir.

Aslında daha derine inersek toksik ilişki gizlenmiş psikolojik bir zehirdir. Karşı taraf içtiğimiz çaya görünmez bir zehir koyar ve biz o çayı içerken vücudumuzdaki hasarı pek de fark edemeyiz. Fakat zamanla zehrin dozu her gün bir daha artar… Artık vücudunuzu kasıp kavuran bir şeylerin olduğunun farkındasınızdır. Size bir kötü haber daha. O çay sizde artık alışkanlık yapmıştır. Sabah öğle akşam o çaydan içmeden duramazsınız. Vücudunuz hasardan kasıp kavrulur ama hiçbir şey yapamazsınız, içmekten vazgeçemezsiniz.

İşte toksik ilişki tam da böyle. Uzun süre fark edilmeyen duygusal fiziksel zarar veren, çok fazla yıkıcı etkisi olan, kişinin kendini hiç iyi hissetmediği fakat bunlara rağmen de asla vazgeçemediği tabiri caiz ise sizi zehirleyen o ilişkiye verilen isimdir. Çok koşarsınız, çok yıpranırsınız ama bir bakmışsınız yine olduğunuz yerdesiniz; o zehirli çayı içiyorsunuz. Artık kendinize ait tüm benliğinizi ve değerlerinizi kaybetmeye başlıyorsunuzdur. Sürekli sizi eleştiren, sizi anlamayan belki de aşağılayan o adam ya da kadın ruhunuzu zehirler. Siz ise zehri içtikçe kendinize olan güveninizi kaybetmeye, kendinizi her geçen gün daha fazla suçlamaya, daha çok değersiz hissetmeye devam edersiniz. Bir de her gece neden bundan kurtulamıyorum diye düşünmek cabası olsa gerek.

Her daim fedakârlık yapan taraf siz olursunuz, onun için kendi hayatınızı bir köşede bekletirsiniz çünkü bu ilişkide manipülasyon vardır; duygu, düşünceleriniz hatta davranışlarınız sürekli olarak kontrol altındadır. Bir bakmışsınız siz bile kendinizi kusurlu ve yetersiz hissediyorsunuz. Tepki koysanız dahi alacağınız cevap “ben bunları senin ve ilişkimizin iyiliği için söylüyorum”. Oysaki bu ilişkide sizin yakınlık ve sevgi, koşulsuz kabullenme ihtiyaçlarınızdan her biri önemsizdir. Odak noktası ise kendi ihtiyaçlarıdır. Artık tüm olumsuz duygularınız su yüzeyine çıkar. Öfke, mutsuzluk, tedirginlik hali, yorgunluk. Aynı yerde dönüp durursunuz. Devamlı kendinizi anlatmaya çalışırsınız fakat aynı tartışma konuları gündeme gelir hiçbir çözüm ve sonuç gelmez. Artık çayı içerken nefes bile alamayınca hale gelirsiniz. Çünkü artık siz bile kendinizi tanıyamadığınız içinden çıkılmaz bir toksik ilişki ile karşı karşıyasınız.

 

Çok merak edilen bir şey daha var. Bize zarar verdiğini bildiğimiz bir çayı içmeye neden devam ederiz? Herkesin ilişki dinamikleri, benlik algıları birbirinden çok farklı olsa da bazı düşünce kalıpları toksik ilişki için en önemli kaynaklardır.

  • Emek harcadım acaba düzelir mi? Hala kurtarabilir miyim? Yani demem o ki hâlâ bir şeylerin değişebileceğine inanmak.
  • Benim yüzümden mi bu haldeyiz? Aslında bu düşünce kalıbı ta bizim çocukluk yıllarımızdan gelir, ebeveynlerimizin bizi değersizleştirdiği yıllardan. Anne babamızın duygularımızı reddedişi kendimizde bir eksiklik, bir kusur arama algısı ile büyümemize sebep olur. Karşı taraf bize şunu söyler: “ilişkimizde sorun yok, sen büyütüyorsun”
  • Yas dönemini göze alamama: İlişki istediği kadar toksik olsun, zarar versin, sonuçta her biten ilişki ardından bir yalnızlık, bir yas dönemi vardır. Bazı insanlar bununla mücadelede kendilerini zayıf görürler.

 

Artık toksik ilişki nedir, sebepleri nelerdir biliyoruz. Geriye kalan şey ise nasıl kurtulurum? Bu sebepleri bilmek son derece önemli. İşaretleri fark edin. Kabul edin. Fark etmek, değiştirmeye çalışmak ve gerçeklerle yüzleşmeye başlamak. Toksik ilişkinin, içtiğimiz zehrin hasarını fark edip kurtulabilirsiniz. Dürüst olun kendinize. Evet çok zaman ve emek harcadınız çok umutluydunuz ama kasıp kavuran o his. Onu susturmayın. Tutunacak dallar aramayın unutmayın her tutunduğunuz dal elinizde kaldı. En önemlisi de kendiniz olun.

Gerçek benliğinizin bile reddedildiği o ilişkide durmak çok da anlamlı değil. Unutmayın iki taraf da inanmadan, sevmeden, değer vermeden ve tam bir çaba sarf etmeden bir gün değişir umudu ile o zehri içmeye devam etmek yalnızca toksik ilişki ile olur. Bizler ise ilişkiyi keyif için, mutluluk için yaşamalıyız.

-“Charlotte Eriksson” dediği gibi “Başkasının varlığını aydınlatmaya çalışırken kendinizi ateşe atmayın.” Çünkü o ateşte sadece siz yanarsınız…

Muhammet Reşat Demir
Harran Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 4. Sınıf
Instagram: @resat.demir

Bu Yazıyı Paylaş
Yorum Yap